8 Nisan 2009 Çarşamba

Kalite Kazandı

Daha kalite olan, daha iyi hücum silahları olan North Carolina maçı her daim domine ederek kupaya uzandı. Çekişmeli bir maç olacağına inanıyordum ama North Carolina çok göstermedikleri savunma yüzlerini maç boyunca her zaman sahaya koyunca, kazanmakta zor olmadı. Uzun zamandır kolej takımlarından bu kadar iyi hücum eden başka bir takım görmemiştim. Hakederek aldılar istediklerini. Kaybeden Michigan State ise, koç İzzo'nun basketbol felsefesinin büyüleyici etkisi ile buraya kadar geldiler ama güçleri yetmedi. Özellikle guard Kalin Lucas istediği performansı bir türlü sahaya koyamadı ancak ileride Nba de iyi bir guard olacağının sinyallerini çoktan vermeye başladı...

Gözler de Çizildi, Karizma da!

Bu sıralar yeniden doğmuş gibiyim. 13,5 senedir gözlük kullanıyordum ve geçen hafta Salı günü lazer ameliyatı oldum. Halk diliyle çizdirdim. Hiç ağrı, sızı olmamasına rağmen PC'den, ışıktan falan etkileniyor gözlerim. Bu yüzden bir süre daha çok az yazı yazabileceğim. Sınavlar öncesi risk etmemek lazım gözleri.

Gözler çizildi de çizilen bir de karizma oldu tabi. Nereden çıktı bu diyeceksiniz ama Siena mahvetti beni mahvetti. Maçları da izleyemedim malum nedenlerden dolayı, nete girip baktığımda ise resmen şok oldum. Olmadı be Siena'm, olmadı.

Galatasaraylı bayanların final maçından güzel karelerle görüşmek üzere.

Kısa ayrılık için ise anlayış lütfen. Herşeyin başı sağlık.

5 Nisan 2009 Pazar

Hakedenler Finalde

Hakedenler finalde desek yanlış olmaz heralde. Dün gece 2 maçıda izledim ve Michigan State olsun, North Carolina olsun finale çıkmayı diğer 2 rakibinden çok daha fazla hakettiler. İlk maçta Michigan, taraftarının da desteğini arkasına alarak hep oyunun hakimiyetini elinde tuttu. Ayrıca basketbolda yetenekten daha önemlisi varsa o da mücadeledir cümlesinin hakkını her dakika verdi. Connecticut daha iyi uzunlara ve oyunculara sahip olsa da sertliğe oyun içinde hiç karşılık veremedi ve evlerine dönen taraf oldu.

Günün diğer maçında ise hem mücadele eden, hemde bariz şekilde kadro kalitesi olan North Carolina gülen taraftı. Beklenen çekişme yoktu, bunun da temel nedeni Carolina oyuncularının çok iyi hücum edip, hiçbir zaman Villanova'a savunmada sert durma imkanı tanımamalarındandı.

Sonuçta benim beklediğim 2 takım finale çıktı. Favorim hala North Carolina. Ama çekişmeli bir final maçı izleyeceğimiz de kesin gibi.

3 Nisan 2009 Cuma

Yeni Bir Şans

Shaun Livingston... İlk Nba'e adım attığında fiziği ile, saha görüşü ile yeni bir Magic Johnson mı geliyor diye sordurtmuştu Amerikan basınına. Abartmaya bayılan Amerikan basınıda neden olmasın ki demeyi pek bir kolay seçmişti. Ama Livingston kendini bir türlü gösteremedi ve sonunda geçirdiği talihsiz sakatlık yüzünden bir türlü sahalara çıkıp oynama fırsatı bulamadı. Bu sene başı Miami Heat ile anlaşan genç yetenek orada bile barınamadı ve sözleşmesi fesh edildi. Şimdi kendisi için yeni bir şans daha. Genç oyunculara değer veren Oklahoma City Thunder onu kadrosuna kattı. Çok şeyler beklemeleri için bir neden gözükmese de ya tutarsa hamlesini yaptılar. En azından gelecek yıl bu takımda 2. guard pozisyonunda olmayı başarabilirse Shaun, kendisi için başarıdır.

1 Nisan 2009 Çarşamba

Bir Vefa Örneği Daha

Geçtiğimiz günlerde Alonzo Mourning'in formasını emekliye ayıran Miami Heat'ten sonra, Sacramento Kings 6 yıl formasını giyen Sırp pivot Vlade Divac'ın formasını emekliye ayırdı. Kings'in en önemli zamanlarının, en önemli oyuncularından biri olan Vlade Divac için yapılan bu jest takdire şayan. Bu yıl Chris Webber'ın da forması emekli edilmişti Kings organizasyonu tarafından. Divac'ın formasının emekli edilmesinin bir nedeni ise Kings forması altında sadece 6 maç kaçırmış olması. Sakatlıkların her zaman olduğu bir oyunda bu kadar istikrarlı olabilmesi onun bu onuru yaşamasını sağladı.

Emin Adımlar

Dwight Howard 5 bin ribaunt barajını geçen en genç oyuncu oldu. Şapka çıkarmamak elde değil. Yeni bir dominantlık unsuru geldiği herkes tarafından biliniyor ve kabul ediliyordu ama bu dominantlığını rekorlara da vurulması ayrı bir hoş.

Orlando Magic onu 1. sıradan seçtiğinde dalga geçen bazı Amerikan yazarları da yıllar geçtikçe kafalarını kumdan çıkaramıyorlar. Shaq'dan sonra gelen en dominant uzun Dwight Howard tartışmasız. Eğer bir aksilik olmazsa 2 yıla kadar, LEbron James ile birlikte en çok konuşulan, gıpta ile bakılan oyuncu olacak.

31 Mart 2009 Salı

Kötü Şans

Miami Heat için kötü haber. Luther Head'in eli kırıldı. Dün gece oynanan Orlando Magic maçında kırılan elin tamamen düzelmesi 1 aya yakın süre alacak ve bu yüzden Head, playoff ilk turunu çok büyük bir mucize olmazsa kaçıracak. Takıma yeni yeni alışmaya başlayan Luther Head için bu sakatlık çok kötü oldu. Tabi bu haber Heat cephesinide üzdüğü kesin. Benchten gelip önemli süreler alabilecek bir oyuncu devre dışı ve benchin arka sıraları pek güvenilir isimlerden oluşmuyor. Allah kolaylık versin Erik Spoelstra'a.

NCAA Heyecanı

NCAA final four heyecanı hafta sonu başlıyor ve 2 gece sürecek. 4 takımında amansız mücadele edeceği kesin ve şampiyonluğa ulaşmak için var güçleri ile savaşacaklar. Maçları Ntvspor yayınlayacak. Böyle bir organizasyonu yayınladıkları için onlara teşekkür ederim. Baketbolsever çoğu kişinin geleceğin yıldızlarını izlemek için sabırsızlandığı kesin. Eşleşmeler ise şöyle;

North Carolina – Villanova

Connecticut – Michigan State

Benim favorim; Nort Carolina.

Bir Forma Daha Kirişlerde

Alonzo Mourning çok zor bir kariyeri geride bıraktıktan sonra ödülünü aldı ve Miami Heat organizasyonu tarafından forması emekli edildi. Bunu hakettiği kesin. Başka takımlarda oynasa da her zaman Heat olarak anılan Mourning'e böyle bir son yakıştı doğrusu.

Basketbol için verdiği onca savaş için bile böle bir tören gerekliydi zaten. Seni unutmayacağız "Zo".

30 Mart 2009 Pazartesi

"8"

İnsan gülmemek için kendini zor tutuyor valla. Çok güzel bir fotoğraf. Bir tarafta iyi bir kariyere sahip olsada durmadan eleştirilen ve çoğu zaman Boston Celtics taraftarının beklediği oyunu sahaya koyamayan Antoine Walker, diğer tarafta yeni Boston'lı, kafaca çatlak ve iyi oynaması için Bostonlıların dua ettiği Stephon Marbury. İkisinin ortak bir yanı olmalıydı zaten. Bakalım Marbury'nin göstereceği performans ile belki bu fotoğraf anlamını yitirir. Ama şimdi bu fotoğraf için söylenebilecek tek şey var. O da "8'in Laneti".

29 Mart 2009 Pazar

Real Kanaryalar'dan Çıkamadı


Avrupa'nın 1 numaralı liginde bir hafta daha geride kaldı. Şampiyonluk adaylarından Real Madrid, Gran Canaria deplasmanından galibiyet çıkaramazken, Barcelona sahasında Unicaja'yı geçen hafta olduğu gibi uzatmalarda geçebildi. Tau Ceramica, Joventut gibi ekipler ise rahat galibiyetler aldılar.

Barcelona'da Ersan Ilyasova 2 sayı 10 ribaund ile oynarken galibiyet de az da olsa pay sahibi oldu. Tanıdık isimlerden Marcus Haislip ise 24 sayı 7 ribaund ile yenilgiye engel olamadı.

Kendi analizim sonucu haftanın takımı Pamesa'yı yenen Cajasol Sevilla olurken haftanın oyuncusu ise Cajasol'den Clay Tucker oldu. Tucker Pamesa karşısında 37 sayı ile galibiyeti getirdi.

Haftanın sonuçları ise şöyle;

Estudiantes-Ricoh Manresa 86-65
Barcelona-Unicaja 95-94
Fuenlabrada-Granada 90-74
Zaragoza-Bruesa 79-92
Gran Canaria-Real Madrid 72-68
Pamesa-Cajasol 89-98
Murcia-Tau Ceramica 85-94
Joventut-Bilbao 98-77

Hoşgeldin Arenas

Tahminler doğru çıktı ve Arenas, dün gece Detroit Pistons maçı ile sahalara döndü. Kendisi için unutulmaz gecelerden biriydi şüphesiz, çok uzun süre sonra ilk 5 çıktı ve en önemlisi sağlıklı gözüktü. Bunun yanında 15 sayı, 10 asist ile iyi bir giriş yapmış oldu sezona. Umarım bir daha böyle talihsiz sakatlıklar yaşamaz. Ne diyelim; Hoşgeldin Arenas.

TBBL'de Play-Offlar Başlarken-2



İlk yazıda Fenerbahçe - Panküp Ted Kayseri ve Galatasaray - Beşiktaş serileriyle ilgili görüşlerime yer vermiştim. Bu yazıda da diğer iki seriyi inceleyelim.

Samsun Basketbol Kulübü(2) - Ceyhan Belediyesi (7):

Bu yazıyı cuma gecesi yazmayı planlıyordum; ancak berbat geçen bir Fizik 130 sınavı sonrası fırsat olmadı pek. Bugün oynanan maçı Samsun kazanarak seriyi 2-0'a getirdi. Samsun'da Bales maddi sebeplerden dolayı oynamadı ve Gamze Türkoğlu'nun rotasyona girdiğini gördük.

Samsun Basketbol Kulübü aslında bir okulun spor kulübü olarak kurulmuştu. Namık Kemal Lisesi olan isimlerini yanlış hatırlamıyorsam ikinci lige çıktıktan sonra Samsun Basketbol Kulübü olarak değiştirdiler. Aynı sene de ilk sezonlarında renk kattıkları TBBL'ye yükseldiler.

Sene başında transferde doğru işler yaptıklarını şimdi daha iyi anlayabiliyoruz. Çok ciddi sakatlık geçiren McBride'ın transferi ciddi bir kumardı; ancak kazançlı çıktılar, Larkins ligin en iyi performans geçiren oyuncularından, Nihan çok iyi bir sezon geçiriyor ve kaptan Burcu da takıma çok ciddi katkı veriyor. Sezon başında kendileri sezonu nerede bitirmeyi hedefliyorlardı, bilmiyorum; ancak kendi sahalarındaki müthiş atmosferleri ve oynadıkları iyi basketbol onları ikinciliğe kadar taşıdı.

Samsun, pota altındaki üç yabancısından çok iyi verim alıyor ve pota altında rakipleri kim olursa olsun üstünlük kuruyorlar. Hücumda da bir Mersin kadar olmasa da zaman zaman keyif veren basketbolları da mevcut olunca, şampiyonluğun önemli adaylarından biri haline geldiler.

Ceyhan'ı bir kere izlediğimden çok yorum yapamayacağım. Çok inişli çıkışlı bir grafikleri vardı, sürpriz galibiyetler aldılar, aynı şekilde sürpriz yenilgiler de. Ayrıca, sezonun ilk kısmında çok iyi performans gösteren Latta'yı kaybetmeleri de onlar adına en büyük olumsuzluklardan biri oldu. Piekarska'yı takıma katıp gerçek bir beş numarayla oynamaları ise sezon başladıktan sonraki isabetli hamleleriydi. Bu da onları ancak 7. sıraya taşıyabildi. Gülşah Akkaya'nın da takıma seviye atlattığını söyleyemeyiz. Zaten seride de 2-0'dan dönmeleri çok zor. Aslında bu sezon Asena Yalçın, Tuğçe Canıtez gibi genç oyuncularına şans verebilseler, önümüzdeki sezonlar için iyi bir gelişme olurdu; ancak bu oyuncular pek fırsat bulamadı.

Mersin Büyükşehir Belediyesi (3) - Tarsus Belediye (6):

Mersin en önemli hamlesini sene başında Ceyhun Yıldızoğlu'yla anlaşarak yaptı ve oyuncu kadrosu olarak geçen senelerden kesinlikle daha iyi olmamalarına rağmen takım oyunundan harika örnekler vererek normal sezonda 3. sırayı kaptılar. Öncelikle, Yıldızoğlu maçları 9-10 kişilik rotasyonlarla oynayarak oyuncularına diri tutuyorlar ve böylece en önemli silahları olan presle şampiyonluk yolundaki rakipleri Galatasaray ve Samsun'u 30 top kaybı yapmaya bile zorlayabiliyorlar. Hücumda ise çok büyük yıldızlara sahip olmamalarına rağmen ligin en yüksek set temposu olan takımı olduklarından başarılı oluyorlar.

Tarsus da sadece bir kere izleyebildiğim bir takım. Normal sezonu ne negatif ne de pozitif anlamda bir sürprize imza atmadan tamamladılar. Play-off'ta Mersin'e karşı sürpriz yapmaları da zor duruyor. Aslında Davenport, Dickson, Taum Brown gibi iyi yabancılara sahipler; fakat Türk oyuncularından pek de iyi katkı aldıklarını söyleyemeyiz. Saynur Tozlu, Tuğçe İnöntepe, Burcu Erbaş gibi büyük kulüplerin altyapılarında yetişmiş genç oyuncular da bu sezon kendilerini pek gösteremediler. Gerçi, çok fazla şans bulduklarını da söyleyemeyiz.

Mersin 1-0 önde başladığı seriyi 3-0 ya da 3-1'le geçecektir tahminimce.

Oynanan maçlar üzerine de bir şeyler karalayayım. Açıkçası, Panküp'ün bu kadar kolay teslim olacağını düşünmüyordum; ama Fenerbahçe 37 sayı farkla güle oynaya kazandı maçı. Panküp ben de hayal kırıklığı yaratmaya devam ediyor, bakalım serinin devamında ya da Türkiye Kupası'nda başarılar elde edebilecekler mi?

Diğer seride ise, Galatasaray Beşiktaş'ı Harper'ın oynamadığı maçta rahat mağlup etti. Kadrolar arasında ciddi bir kapasite farkı varken, Beşiktaş'ın seriyi 2-0'dan çevirmesi zor görünüyor. Galatasaray'da bir yükseliş olduğu kesin, en azından şutlar görmeye başladı. Ayrıca, cocah Okan Çevik'in Yasemen Saylar'a yine rotasyonda yer vermesi olmulu bir hamleydi. Bahar Çağlar ise kenarda oturmaya devam ediyor, keşke bir sezon daha Ceyhan'da oynasaydı diyorum bazen.

Ginobili Döndü

Sonunda Emanuel Ginobili parkelere döndü. Ayak bileğinden yaşadığı sorunlar nedeniyle bir türlü istikrarlı şekilde sahada kalamayan Ginobili, playofflara az bir süre kala dönüş yaptı. Geçen yılın en iyi 6. adamı olan Ginobili, bu yıl bu ödülü kazanamayacak ama Greg Popovic veya kendisnin bunu pek takmadığı kesin. Playofflara sağlıklı girmesi şuan için herşeyden önemli Ginobili'nin. Çünkü San Antonio Spurs'ün en kilit oyuncularından biri ve eğer bir şampiyonluk daha kazanmak istiyorsa Spurs, Manu Ginobili'nin sahada olması gerekiyor.

28 Mart 2009 Cumartesi

Nereden Nereye?


İlk yarıda büyük takımların korkulu rüyası olan ve Telekom, Fenerbahçe ve Beşiktaş gibi takımları yenen, Galatasaray maçı öncesi de rakip taraftara korku salan İzmir temsilcisi Aliağa ligin dibine demir atmak üzere. Oynadığı son 12 maçta sadece lig sonuncusu CASA'yı yenebilen Aliağa'da işler iyice kötüye doğru gidiyor.

Yaptığı transferlerle herkesin sürpriz yapabilecek takım olarak gördüğü Aliağa, ilk yarıda bunu bir nebze gerçekleştirmişti. Şampiyonluk yolundaki takımlara önemli darbeler vurduktan sonra Bergersen'in sakatlığı sonrası yabancı değişimi sonra da Fatih'in sakatlık ve ceza problemleriyle iyice krize giren Aliağa, düşme yolundaki en güçlü aday olarak gösteriliyor. İlk yarıya bakıyoruz, ikinci yarıya bakıyoruz ve nereden nereye diyoruz hep beraber.

Euro Stars

Eskiden gazete ve dergilerde küpürler vardı. Bunları doldurup belli adreslere gönderir, yıldızlar karması için oyuncu seçerdin. O zamanlar bu küpürler çok ilgimi çekerdi. Aklıma geldi de gece gece araştırayım dedim en son ne zaman yapılmış falan diye. Euro Stars dediğimiz olay sadece 4 sene sürmüş. 1996 ile 1999 arasında yapılmış sanırım. Daha öncesi bu şekilde var mı bilemiyorum açıkçası. Bilenler varsa bana da iletirse sevinirim. Daha öncesini ben de şu şekilde buldum. Hazırlık maçları şeklinde yapılmış organizasyonlar. Avrupa Karması ile Real Madrid oynuyor mesela.

Bu organizasyonun ilki İstanbul'da yapılmış 96'da. David Rivers Olympiacos forması giyerken MVP seçilmiş. Asvel'li Delaney Rudd üç sayı yarışmasını kazanmış. İbrahim Kutluay, Orhun Ene ve Naumoski de o maçta forma giymiş.

Diğer bilgilere şuradan ulaşabilirsiniz.

Hazır böyle bir yazı yazmışken bu sene kendime göre seçtiğim kadroları da paylaşayım. Şunu da belirteyim ki bunları yazarken çok zorlandım çünkü batı diye birşey kalmamış neredeyse.

Doğu: Earl Calloway, Theo Papaloukas, Carlos Arroyo, Dimitris Diamantidis, Ramunas Siskauskas, Gordan Giricek(isimden dolayı ve uzun çok olduğundan dolayı Mirsad'ı alamamamdan dolayı), Lior Eliyahu, Erazem Lorbek, Mike Batiste, Nikola Pekovic, D'or Fischer, Nikola Vujcic

Batı:
Terrell McIntyre, Pablo Prigioni, Sani Becirovic, Immanuel McElroy, Igor Rakocevic, Juan Carlos Navarro, David Hawkins, Ersan Ilyasova, Felipe Reyes, Ksistof Lavrinovic, Boniface Ndong, Tiago Splitter

27 Mart 2009 Cuma

Mr G. Frene Basacak mı?


Mr G.'nin bu sezonki performansı tek kelimeyle müthiş. (27.25 sayı, 6.5 ribaund, 5.8 asist) Şimdi ise seveninin hiç de az olmadığı bir camiaya karşı oynayacak. Ve o insanları üzmek için oynayacak. Bakalım üzecek mi Galatasaray taraftarını Fitch? Hazır bu kadar zor durumda yakalamışken.

Üstteki fotoğraf ise Gerald Fitch'in Galatasaray formasıyla sakat sakat çıktığı ve kazandırdığı Banvitspor maçına ait. O zamanlar disiplinsiz ve takımı için birşey yapmayacağına inanılan Fitch'in bu fedakarlığı büyük beğeni kazanmıştı. Hala tartışılıyor aslında "Kalsa mıydı gitse miydi? Tekrar gelsin mi? Disiplinsiz mi değil mi? Büyük oyuncu mu küçük takımların büyük oyuncusu mu?" diye. Ben ise oyununu sevmekle beraber disiplinsiz olduğunu düşünenlerdenim malesef.

O Salondan Böyle Çıkılır


Siena'm Pana'yı binlerce seyirci önünde yenmiş. Saha avantajını eline geçirmiş. Final Four'a yaklaşmış. Daha ne ister bu gönül. Bir de iddaam tutsaydı çok güzel olacaktı. McIntyre için parantez açmam gerekecek ama onu ayrı bir yazıda anacağım. Daha önce de dediğim gibi Avrupa'nın 1 numarası, daha doğrusu 1 numaralı 1 numarası. Her yönden bir numara yani. Biraz geç tanımış olsak da onu, çok memnunuz çok.

Panalılar çok üzülmüştür eminim. Heleki ezeli rakipleri Olympiacos turu geçmeye yakınken çok daha fazla üzülmüşlerdir. Tabiki birşey bitmedi ama avantaj Siena'da diyebiliriz.

Maç sonucundan önemli detay. İddaa kuponunda da yazmıştım ama böyle olacağı aklımın ucundan geçmezdi. Bu sezon oynadıkları dördüncü maç da 5 farkla bitti. Bu kadar olur yahu.

26 Mart 2009 Perşembe

Domercant Gerçeği

Bazı oyuncular vardır; ne kendi takımında istersin, ne de karşılaştığın rakipte olmasını istersin. Henry Domercant da bu isimlerden birisi. Günü gününe tutmayan bir yıldız. Yıldız diyorum çünkü özel bir oyuncu. Bundan bir kaç yıl önce Karşıyaka'nın bulup getirdiği yıllar geçtikçe çok daha iddaalı takımlarda forma giyen bir oyuncu Domercant. Önce Efes Pilsen, sonra Olympiakos, daha sonra Dynamo Moskova ve şimdi Siena. Takımların kaliteleri her geçen yıl artıyor. Ama Domercant, kendini Avrupaya ispat etmesine rağmen bu yıl Euroleague de zorlanıyor. Tabi bir türlü atlatamadığı sakatlıklarda performansını düşüyor muhtemelen. İki ucu keskin bıçak. Türkiye liginde uzun süre kalan Domercant'i tüm basketbolseverler çok özledi. Kim bilir belki gelecek sene Türkiyede onu izleme fırsatı tekrar yakalarız.

Savunma Nerede?

Bir Kyle Korver klasiği. Nba'in bileği en düzgün oyuncularından ve 3 sayılık atma konusunda uzman sayılır. Ama savunma denildiğinde akla gelmediği kesin. Bu fotoğrafta herşeyi özetlemiş. Korver, hücum yönünde çok önemli bir silah olmasına rağmen, yapamadığı savunma ile yıllardır bir bench oyuncusu dışına asla çıkamadı. Bundan sonrada savunmasını geliştirip, bir Nba takımının ilk 5 oyuncusu olur mu? Zor...

Takım Ruhu

Phoenix Suns, Amare Stoudemire'ın yokluğunda beklenilenin üzerinde performans göstermeye devam ediyor. Birde Leandro Barbosa'nın sakatlığı ile bench derinliği iyice kaybolan Suns, bir şekilde maçlarını kazanıp playoff'a girmek için var gücü ile savaşıyor. Özellikle 3 tecrübeli isim Steve Nash, Shaquille O'neil ve Grant Hill bu sezonu erken kapamamak için var güçleri ile maximum performansla mücadele ediyorlar. Bu yolda takım ruhunu ortaya çıkartmışlar ki üst üste engelleri aşıyorlar. Hala işleri kolay değil ama bu kadar eksiğe rağmen böyle mücadele etmeleri takdire şayan.

Samsun'da Bales Krizi


samsun.net sitesinin haberine göre, maaşların ödenmemesi sebebiyle bazı Türk oyuncuların idmana çıkmadığı yazılmıştı, birkaç hafta önce. Aynı sitenin son haberine göre bu kez de Bales idmana çıkmamış ve maaşının ödenmemesi durumunda Ceyhan'a karşı oynamayacakmış.

http://www.samsun.net/haber/alison-bales-noktayi-koydu-4544.html

Bir basketbolsever olarak bu tarz haberler beni üzse de , bir Samsunlu olarak şaşırmaz oldum. Daha önce birinci lige çıkan erkek takımının başına gelenler, TBBL'de harika bir ilk sezon geçiren Samsun Basketbol Kulübü'nün başına gelmez umarım. Ne yazık ki, şehirden bir türlü yeterli sponsor desteği bulunamıyor. Bize de yazık demekten başka düşen bir şey yok.

Samsun üç yabancılı sağlam pota altı rotasyonula çok etkili oldu ve ligin en iyi savunma yapan takımı olmalarında bu oyuncuların rolü büyük; ancak Bales oynayamazsa işleri çok zor. Pota altında Adeola ve Larkins kalıyor sadece. Sezon başından beri Burcu Uzun'un oynamadığı birkaç maç dışında tam kadroydular diye hatırlıyorum. Bakalım, takım olarak nasıl bir reaksiyon verecekler?

İddaa'da Bugün 2


Bugün yine Euroleague maçları ve bir tane de Almanya Ligi maçı var. CSKA-Partizan maçı ise programa dahil edilmemiş. Keşke edilseydi. Dört tane seçeneğimiz olduğu için bugünkü maçları riskli oynamak daha mantıklı olacaktır. Geçen gün verdiğim beş maç da tutmuştu ama bugün maçlar böyle biter demek yerine sadece yorumlamayı düşünüyorum.

732 Olympiacos-Real Madrid (3,5 7,5 Deplasman) 157,5

Geçen maça üst demiştim ama sayı 154,5'ti. Bu maçta da yüksek sayı olacağını tahmin ediyorum ama 157,5'i geçer mi bilmiyorum. Orasını size bırakıyorum. Tek skor oynayacaklar için ilk yarı Olympiacos güzel olur diyorum. Çift seçenekli oynamak içinse ilk yarı Olympiacos'a verin, ikinci yarı sezgilerinize güvenin. 6-12 arası bir farkla biteceğini düşünüyorum ama hangisi olur bilemiyorum. En uygunu ilk yarı 1 ama seçeneğimiz az olduğu için arttırmak için ikinci yarıya da oynayabilirsiniz.

733 Braunschweig-Bamberg (1,5 3,5 Ev Sahibi) 157,5

Braunschweig ile Bamberg takımları arasında oynanacak maçta favorim ev sahibi takım. Maçı alacağını düşünüyorum ve ilk yarıyı da önde kapatabilir. Handikaplar rakibe verildiği için oynanabilir diye düşünüyorum.

734 Barcelona-Tau Ceramica (3,5 7,5 Deplasman) 157,5


Barcelona TAU maçına dair yorum yapmak çok zor. Geçen maçı TAU'nun kazanacağından emindim ama bu maç çok riskli. Barcelona kazanabilir ama 3,5 handikapı elde edebilir mi bilemiyorum. Bildiğim tek şey Barcelona'nın evinde üstüste iki maç kaybetmeyeceği ve Tau'nun da biraz daha rahat olacağı. Yine de oynamak isteyenler için 1 seçeneği uygun olur. Dilerseniz ilk yarı 1, maç sonucu 1 de oynayabilirsiniz.

735 Panathinaikos-Montepaschi (3,5 6,5 Deplasman) 157,5

Yunanistan'daki maç için handikap 6,5 verilmiş. Bu sene iki takım arasında oynanan üç maç da 5 sayı farkla bitmiş. Siena kazansa da Pana kazansa da. Bu açıdan bakarsak Siena'ya oynamanın güzel bir seçenek olduğunu söyleyebiliriz. Fakat Pana saha avantajını kaybetmemek adına pota altında eksiği de olan rakibini taraftarıyla boğmaya çalışacaktır yine. Bu maça ilk yarı 1 oynamak seçeneklerden en güzeli. Kuponun kazancını arttırmak için üstteki istatistiğe güvenerek ikinci yarıya da 2 oynayabilirsiniz ama ben bundan pek emin değilim maçta Siena'yı tutsam da.

Not: Kendim iki kupon yapacağım. Bir tanesinde dördüne de 1-1 vereceğim. Diğerinde de 732 kodlu maça 1-2 vereceğim.

Helal Olsun Koçum Benim


Oktay Mahmuti...Türk Basketbolu'nun son dönemlerde yetiştirdiği koçların en önemlilerinden. Şu anda İtalya'da Benetton'da görev yapıyor. Oktay Hoca'nın seneye olası birleşmeler sonucu doğacak yeni bir takımın başına geçebileceği söylentileri etrafta dolaşırken kendisi Eurocup'da yılın hocası seçilmiş. Lietuvos Rytas ile çeyrek finalde karşılaşacak hocamıza da başarı dileklerimizi iletelim. Hocanın kalitesini ve neler yapabileceğini çok yakından biliyoruz ve ondan bir kupa bekliyoruz. Helal olsun koçum benim. Devam et böyle.

TBBL'de Play-Offlar Başlarken


TBBL'de oldukça keyifli geçen normal sezonun ardından play-off eşleşmeleri belli oldu. Açıkçası, eşleşmelerin favorileri belli ve sürpriz olması zor görünüyor; ancak bu eşleşmelerle beraber bir sezon değerlendirmesi de yapmaya çalışacağım. İlk mesajda Fenerbahçe - Panküp Ted Kayseri Koleji ve Galatasaray - Beşiktaş serilerini yorumlayacağım.

Fenerbahçe(1) - Panküp Ted Kayseri Koleji(8):
Fenerbahçe'de, Kalaycıoğlu'nun olaylı ayrılışı sonrası Haydar Kemal Ateş'in takımın başına geçmesiyle beraber sistemde bazı değişiklikler oldu. Potaaltını daha çok kullanmaya çalışan, zaman zaman üç uzuna dönüp alan savunması yapan bir Fenerbahçe döndük. Genel olarak, bir değerlendirme yaptığımızda ise Fenerbahçe'nin kapasitesinin tamamını sahaya yansıttığını düşünmüyorum. Ayrıca sezonun ortalarına kadar oldukça formda olan Sutton-Brown ve Esmeral'in yaşadıkları form düşüklükleri play-offta da devam ederse işleri kolay olmayacaktır. Şüphesiz ki, sakatlığından sonra henüz tam olarak eski performansına erişemeyen Birsel Vardarlı'nın da performansı guard rotasyonu için hayati önem taşıyor.En büyük avantajları ise, tatmin edici basketbol oynayamamalarına rağmen hem Mersin'i hem de Galatasaray'ı iki maçta da mağlup ederek, olası eşleşmelere 1-0 önde başlayacak olmaları ve sürpriz yenilgiler almadan sezonu ilk sırada tamamlamaları. Sürpriz yenilgi almamalarını ise oturmuş bir kadro olmalarına, yıllardır edindikleri kazanma alışkanlığına ve Esmeral, Nevriye gibi kafa kafaya oynanan maçların sonunda sorumluluk alabilen oyuncularına bağlayabiliriz . Normalde, Powell ve Smith de bu sınıflandırmaya dahil olabilecek oyuncular; fakat bu oyunculardan bir türlü istikrarlı bir şekilde verim alamadı, Fenerbahçe.

Panküp Ted Kayseri Koleji'nde ise coach Avcı'nın yaşadığı en büyük talihsizlik yaşanan yabancı sirkülasyonu gibi görünüyor. Bu sezon tam 7 yabancıyla çalıştılar ve özellikle sezon ortasında ayrılan Willis ve Little takıma çok ciddi katkı yapan oyunculardı. Aslında, Ayhan Avcı'nın 7 yabancısından da iyi verim aldığını ve iyi yabancı tercihleri yaptığını görüyoruz; ama yabancı oyuncuların takımdaki önemi düşünüldüğünde bu değişikliklerin takım olmayi ne kadar zorlaştırdığı çok açık. Ayrıca, sen başından itibaren son transferleri Robinson gibi pota altında sizelı bir oyuncuları olsa puan tablosunda daha iyi bir yerde olabilirlerdi. Zaman zaman henüz bu seviyedeki basketbola hazır olmayan genç Esra Ural'ı kullanmak zorunda kaldılar.

Normal sezonu birinci tamamlayan Fenerbahçe, ligdeki iki maçta da Kayseri temsilcisine karşı zorlanmıştı. Yine de, 1-0 önde başladıkları seride en fazla bir maç vererek üst tura çıkacaklarını tahmin ediyorum.

Galatasaray(4) - Beşiktaş Cola Turka(5):
Galatasaray, sene başında yaptığı transferler ve sezona da Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı alarak başlamasıyla şampiyonluğun en büyük favorilerinden bir haline gelmişti, taraftarlarına göre ise en büyük favorisi haline; ancak sezon hiç de bekledikleri geçmedi ve ligi 4. sırada tamamlayabildiler. Bu süreçte Cem Akdağ'ın Beşiktaş galibiyeti sonrası gelen istifası ve ardından yaşanan fırtınalı süreç Galatasaray Lisesi mezunu Okan Çevik'in göreve gelmesiyle son buldu.

Galatasaray'ın takım olma konusunda ilerleme kaydedip kaydetmediğini isabetli bir şekilde yorumlamayı, Kursk maçındaki Augustus'un müthiş bireysel performansı ve Beşiktaş'ın iki yabancısından yoksun olması zorlaştırıyor. Zaten, ligin en az sayı yiyen takımı olduklarını da göz önüne alırsak, hala kapasitelerinin çok altında kaldıkları hücumda ne kadar ilerleme kaydedebildikleri önemli olacak. Yine de, sezon genelinde düşük yüzdeyle oynarken son maçlarda daha yüksek yüzdeyle oynadıkları ortada. Bu durum, bir an önce WNBA'in en önemli yıldızlarından biri olan Young'ı geçen seneki gibi efektif kullanmaya başlamaları gerektiği gerçeğini değiştirmiyor. Young geldiğinden beri hücumda Kress'le beraber ters kullanıldıklarını ve Young'ın pota altında bu kadar yıpratılmaması gerektiğini düşünüyorum.

Beşiktaş'ta sezon içinde kadrosunda değişiklikler yapmak zorunda kalan takımlardan biri oldu. Maddi sıkıntılardan dolayı sene boyunca sıkıntı çektikleri yazıldı ve Doron'u da kaybettiler. Gerçi, yerine gelen bir başka İsrailli guard Cohen'le Doron'un yerini doldurduklarını söylemek mümkün. Dabovic ve Hornbuckle konusu ise bol bol konuşulduğundan daha fazla üstünde durmak istemiyorum. Aslında, pota altında Harper gibi iyi bir transfer yapmışken, yanına iyi bir uzun daha ekleyebilselerdi ve daha iyi bir Türk rotasyonuna sahip olsalardı daha tehlikeli bir takım olabilirlerdi. Elbette, biraz da bütçeyle doğru orantılı bunlar.

Açıkçası, Beşiktaş kadrosunda bol miktarda bulunan genç oyuncularına yer veremez miydi diye düşünmüyor değilim. Genç oyuncularının süre aldığı bir kadro yapısıyla da puan tablosunda daha kötü bir yerde olmazlardı, tahminimce. Maddi problemler çekerken altyapıdan gelen oyuncularına biraz şans vermeleri gerekiyor.

Geçen haftasonu farklı kazanan ve seriye 1-0 önde başlayacak olan Galatasaray ciddi avantaja sahip. Beşiktaş'ın seriye tutunması için serinin Şahenk'teki ilk maçını kazanması şart. Galatasaray'ın bu kez taraftarını üzmeyeceğini düşünüyorum.



25 Mart 2009 Çarşamba

Gasol Kardeşliği

İki kardeş aynı karede ve birbirleri ile rekabet etmekten asla kaçmıyorlar. Nba'in Avrupa basketboluna ve Avrupalı oyunculara bakış açısını özetleyen güzel bir foto. Büyük Gasol, çoğu kişiye göre şuan Nba'in en iyi takımı olan Los Angeles Lakers'ta pivot mevkiinin tek hakimi ve kendini herkese kanıtlamış bir oyuncu. Küçük Gasol ise, Avrupa da başarıyı yakaladıktan sonra, şimdi kendisini Nba'e kanıtlamaya çalışıyor ve yeniden yapılanmaya giden Memphis Grizzlies'ın geleceğe umutla bakmasını sağlıyor.

Coyote

San Antonio Spurs'ün uslanmayan maskotu Coyote. Nba yönetimi tarafından resmi olarak ceza verilen ender maskotlardan. Özellikle rakip oyuncularla dalaşması, onların üstünden şakalar yapmaya çalışması nedeniyle pek sevilen bir kahraman değil. Ama ne olursa olsun izlenmesi en eğlenceli maskotlardandır. Tehlikeli gösteri yapmayı sever.

Geçmiş Güzel Günler 2

Bu fotoğraf 1999 yılında oynanan Miami Heat-New York Knicks Playoff 5. maçından. Dile kolay. Üstünden neredeyse 10 yıl geçmiş. 90'ların en önemli takımlarından Knicks şuan diplerden kurtulmak için çabalıyor. En son playofflarda 1. turu geçtikleri sezon 1999-2000. Amerika'nın en önemli şehirlerinden biri olan New York'ta o yılları özlemeyen yoktur kanımca. Patrick Ewing, Allan Houston, Latrell Sprewell, Larry Johnson, Charlie Ward iskeletinden oluşan bir takım ve başarıyı alışkanlık haline getirmiş bir şehir... 2000'ler çok zor geçiyor New York halkı için. Yeni bir yapılanmaya girilmiş durumda ve herkes 2010'u bekliyor. 2010 da Lebron James, New York'a gelmesi yeni bir tarih yazılmasını sağlayabilir ama ya gelmezse?

Keyifler Yerinde

Son oynanan New Jersey Nets-Cleveland Cavaliers maçından bir fotoğraf. Görünen o ki Lebron James ve tayfasında keyifler yerinde. Eh nasıl olmasın, Doğu birinciliği garanti sayılır, en çekişmeli maçların sonunda hakemler onların lehine düdük çalmayı hobi haline getirdi, şampiyonlukta çok uzak durmuyor hani. Bu pozu onlar vermeyecekte kim verecek?

Özledik

Taraflı tarafsız herkes Gilbert Arenas'ı çok özledi. Büyük bir skorer olmasının yanında, büyük bir şovmen olan Arenas'ın parkelere dönmesini herkes dört gözle bekliyor. Bir ihtimal Cumartesi gecesi Detroit Pistons'a karşı süre alabilir deniliyor. Ama sağlığı açısından kendisini tam hazır hissetmeden dönmemeli Arenas. Çok zor ameliyatlar geçirdi ve onu aylardır izleyemeyen insanlar bir kez daha sakatlandığı anı görmek istemiyor. Geçirdiği sakatlıkların benzerlerine maruz kalan Penny Hardaway, Chris Webber gibi zamanın süperstarlarının ne hallere düştüklerini gördük. Arenas'ın da onlar gibi kariyerini erken noktalamasını kimse istemez.

Defense

Duke seyircisi rakibi baskı altına almakta ne kadar etkili olduğunu gösteriyor. Mesaj açık.

Savunma tribünde başlar..!

Başlangıç Tau Sürpriziyle


Moskova'da güzel bir maçla başladı Play-Off'lar. Skor düşük gibi dursa da inanılmaz bir mücadele vardı sahada. İki takımın da savunmasının ne denli güçlü olduğunu biliyorduk. Nitekim bu maç da öyle başladı ve ilk periyotta sadece 16 sayı oldu toplamda. CSKA üstünlüğü maçın başında ele geçirdi ve hiç bırakmadı. Bırakılmayan tek şey üstünlük de değildi aslında. Partizanlıların da maçı bırakmaya niyeti yoktu. İnanılmaz mücadele ettiler genç kadrolarına rağmen ama heyecanlarına yenildiler sanırım. Maç boyunca çok basit atışları kaçırdılar ve bir türlü yetişemediler güçlü rakiplerine ve maçı da 56-47 kaybettiler. Maçın yıldızı ise Victor Khryapa idi. Attığı sayılardan çok aldığı ribaund ve faullerle maça damgasını vurdu.

Yeşil-Beyazların mücadelesinde ise beklediğimden yüksek bir skorla karşılaştım. Savunmaları iyi bulmadım açıkçası. Maça damgasını vuran şey ise daha önce Siena'nın maçlarında sık sık karşılaştığım serilerdi. Panathinaikos seri yakalayıp farkı açtı, Siena yetişti. Maç boyunca böyle devam etti. Skor 76-74 olduğunda ise Pana son seriyi yakaladı ve rakibini yere indirdi. Beklediğim gibi pota altını çok iyi kullanan Pana, dışarıdan özellikle eski Efes'li Nicholas'ın basketleriyle ritmini bozmadı. Benim için maçın hareketi ise McIntyre'ın son üçlüğüydü. İddaa'da yaptığım tahmini gerçekleştirince tabi.

Gecenin benim için en renkli maçı İspanya'daydı. Çevremin Barcelona ısrarına rağmen Tau Ceramica'nın maçı kazanacağından neredeyse emindim. Maçın başından itibaren de çizgilerini hiç bozmadan devam ettiler. Barcelona yanaşamadı bile yamacına Tau'nun. Maçın sürprizi ise Pablo Prigioni'ydi. Pepe Sanchez'in yanında her zaman sönük gördüğüm Arjantinli, bu sezonki en müthiş maçını oynayarak galibiyeti getirdi. Gecenin de adamı oldu tüm maçlara göre değerlendirme yaparsam.

Neredeyse garanti gözüyle baktığım maçta ise Real Madrid sen beni nasıl küçümsersin dercesine suratıma bir Osmanlı tokadını yapıştırıyordu ki Kırmızılar izin vermedi buna. İkinci yarıya 9-0'lık seriyle başlamıştı Real ve farklı giden maçı bir anda lehine dönüştürmüştü. Tabi karşılarında kadro olarak üstün bir takım vardı ve maçı kopardı Olympiacos. Şüphesiz maç öncesi analizimizde belirttiğimiz Papaloukas-Vujcic ikilisinin katkısını da görmemiz Olympiacos'un gerçekten birşeyleri istediğinin göstergesi oldu bizim için.

24 Mart 2009 Salı

Vay Be...


Arada sırada bizden haberleri de geçmek gerekiyor. Üçümüzün de yakından tanıdığı ve çok sevdiği abimiz Eyüp Yıldız bundan sonra Cem Tv'de "İddia Zamanı" programında yorumcu olarak görev yapacakmış. "Vay be" diyoruz ve alkışlıyoruz Eyüp abiyi :)

Programda basketbol maçlarını yorumlayacak Eyüp Yıldız'ın kamera karşısındaki performansını da merakla bekliyoruz.

Hemen programın saatini ve nasıl izleyeceğimizi de ekleyelim.

Cem Tv'de yayınlanan "İddia Zamanı" Cumartesi günleri saat 12:00'de. Digitürk 33, D-Smart 142 ve aşağıda vereceğim frekans üzerinden uydudan izlenebilen kanalı sitesindeki canlı yayın linkine tıklayarak da takip edebilirsiniz.

Frekans: 12729
Symbol: 30000
Polarizasyon: Horizontal
FEC: 5/6

Hayırlı olsun bakalım.

İddaa'da Bugün


Avrupa'dan dört maç var. Kısaca yorumlayayım.

701 CSKA-Partizan 7,5 14,5 (Deplasman) 142,5

CSKA bu maçı kazanır ama 15 ve üstü bir fark yakalayacağını sanmıyorum. Başa baş gider maç. Partizan kesinlikle kolay teslim olmaz. CSKA da kazandığını anladığı an fazla zorlamaz çünkü deplasmanda da çok zorlu bir maç bekleyecek onları.

702 Panathinaikos-Montepaschi 3,5 6,5 (Deplasman) 156,5

Seri ile ilgili analizimde de belirtmiştim. Siena taraftarıyım ve bu tura biraz duygusal bakıyorum. Fakat İddaa'da tamamen duygusal bakmadan yorum yapıyorum şu anda ve Siena'nın 6,5 sayı averajından daha iyi bir skor alacağını düşünüyorum. Kazanır demiyorum ama kesinlikle.

703 Strasbourg-Roanne 1,5 2,5 (Deplasman) Alt-üst yok

İki takım da birbirine denk güçteler. Deplasman ve kendi sahalarında oynadıkları maçlarda da benzerlikler var. Ligde de ardardalar. Bu yüzden bu maçta ev sahibi takımı biraz daha şanslı görüyorum. Evindeki maçı alıp rakibinin üstüne çıkmak isteyecekler. Handikapı da düşük olduğu için ev sahibi takıma oynanabilir.

704 Barcelona-Tau Ceramica 1,5 2,5 (Deplasman) 160,5

Tau Ceramica'nın bu maça kazanacağını düşünüyorum. Handikap falan zaten düşük olduğu için pek de ilgilendirmiyor beni.

705 Olympiacos-Real Madrid 3,5 7,5 (Deplasman) 154,5

Handikap zorlasa da maçı Olympiacos'un alacağından eminim. 8 fark ve üstü olur mu bilemiyorum. Oynamak isteyenlere tavsiyem ise üst. 154,5 üstü biter bu maç.

Kavga İyidir


Galatasaray'da kurulan yüksek bütçeli takımın meyvelerini bir türlü vermemesi herkesi binbir sıkıntıya soktu. Bizler neler oluyor, neler bitiyor diye düşünürken kendimizi Koray Hoca'nın eski dizisinde bulduk. Bölümün birinde şöyle bir replik var;

Hoca Ediz (Arda Kural) için şöyle diyor; "Kavga etmesi iyidir. Ne kadar çok istediğini, önem verdiğini gösterir."

Aman hocam diyoruz bunu Galatasaray takımına da söylemediniz inşallah. Cemal'in tripleri, Hosley ve Hüseyin'in tartışması, Graves'in nazları derken Gurovic de girerse devreye kavganın alasını görürüz. Aman hocam dikkat.

Bu Seri Bitmesin


Bitmesin, evet bitmesin. İspanya'nın en kaliteli iki takımı karşı karşıya. Ortadaki hedef Final Four. Oyuncular güzel, organizasyonlar güzel, kurulu sistemler zaten güzel. Seyirci de güzel be. Uzasın bu seri sonuna kadar, orada da bitmesin, maç uzasın. Bir kere, iki kere, üç kere...

Yabancı forumlardan tutun da, gazetelere, sitelere kadar birçok yerde bu seriye dair yorumları okudum. Barcelona herkesi büyülemiş olacak ki üç sezondur Final Four yapan Tau bir çırpıda köşeye atılmış. Tabi son maçta Olympiacos'a yenilince bu tür yorumlara da hak vermiyor değilim.

Ortada bir gerçek var. Mükemmel olacak ve muhtemelen son maça sarkacak. Kadro derinliği Barcelona'da biraz daha fazla gibi gözükse de zaman zaman rotasyon ayarlarken koç Pascual'in takımın ritmini bozduğunu düşünüyorum. Geniş kadrolarda da bu tür sorunlar sık sık karşımıza çıkıyor. Tau'da da fena kadro yok ama sonuca gidecek adam daha az sanki.

Serinin en önemli maçı ilk maç. Tau ya ilk maçta rakibe indirecek darbeyi yada son maçta. Barcelona avantajlı bir kere normal şartlarda. İlk maçta indirebilir çünkü Barcelona daha dün çok yorucu bir maça çıktı 60 dakikalık. Bu kadar uzatmaya, yormaya değer miydi bilmiyorum. İspanya Ligi ile ilgili yazımda da yazmıştım. Tau Cumartesi oynuyor ama Barcelona Pazar. Bence haksızlık olmuş. Bu etkileyecektir Barcelona'yı. Tamam yeri geliyor takımlar üç maç ardarda yapabiliyorlar ama 60 dakikanın üstüne ligdeki en büyük rakibinle bir de Euroleague maçına çıkarsan etkilenmemen imkansız. Ben bu yüzden ilk maçta bir sürpriz bekliyorum. Sürpriz dediğimiz de deplasman galibiyeti yani. Bu maçın sürprizi mi olur yoksa?

Barcelona'da son haftalarda çıkışa geçen Navarro en büyük silah olacak. Tabi ustaca yaptırdığı fauller ve yüksek yüzde ile faul atması ile birlikte. Navarro'ya bu şansı vermemeli Tau. Diğer tarafta da Rakocevic benzer bir rolde olacak. Daha skorer gibi görünse de Navarro kadar tecrübe konuşturacak durumda değil. Diğer önemli eşleşme de Teletovic ile Ersan arasında olabilir. Ersan savunmasıyla Teletovic'i durdurmaya çalışacaktır. Bazen aşırı şut deneyerek ritmini kaybedebiliyor Boşnak oyuncu. Ersan Teletovic'e yüzdeli mi attırır, saçmalatır mı bilemiyorum çünkü bazen Ersan da çok kolay faul yapabiliyor. En önemli eşleşme de pota altında aslında. Splitter canı ciğer olacak Tau'nun. Santiago, Fran Vazquez ve Andersen hücumda neyse de savunmada tutamazlar Splitter'i. Tahminim maç başına 20 ranking yapar. Ben de ona güveniyorum ya. Tabi kenardan Will McDonald'ın katkısı da önemli. Tau bu noktayı kullanabilirse ilk maçta darbeyi vurabilir.

Toparlamak gerekirse ben Tau'yu daha avantajlı görüyorum. Barcelona'nın yıldızları ve kadrosu önde gibi dursa da Tau karşısında mutlaka patlak vereceklerdir. İlk dileğimi tekrarlıyorum. Bu seri kolay kolay bitmesin.

23 Mart 2009 Pazartesi

Kop Gel Olympiacos


Sezon başını hatırlıyorum da harcanan milyon dolarlarla ismini tekrar duyurmaya başlamıştı Olympiacos. Hani David Rivers önderliğindeki şampiyon kadro gibi. Tabi geçmişte gördük para ile herşey olmuyor ama bu sene en azından Final-Four olacak gibi duruyor. Hele bir de istemesem de Pana ile karşılaşırlarsa final bile çıkarabilirler. Real'im Madrid'im de büyük bir çıkış yakalayarak geldi bu duruma ama saha avantajlarını Barcelona'ya verip ikinci sıraya düştükten sonra bence şansları kalmadı. Zaten sahasında daha üstün bir takım durumundayken.

Bu seriyi fazla uzatmayacağım aslında. Olympiacos'un saha avantajı ve bana göre kadro üstünlüğü mevcut. Real'in de koçu bence daha efektif durumda. Yannakis sanki geçmişten kurtulamamış gibi ama Final-Four'a kaldıkları taktirde orada bir sürpriz yapabilir mi diye de düşünüyorum. Sonuçta başarıları ortada.

Kırmızıların en büyük avantajı tabiki seyircisi olacak. Pana kadar olmasa da olası bir başarı onları tekrar salona çekebilir. Biraz vefasız olsalar da iyidirler, renklidirler, birazcık da eziklik psikolojisinden kurtulsalar Pana'ya karşı. Saha avantajının yanı sıra kupalara alışık Papaloukas ve Vujcic en önemli avantajları olacak. Çünkü takımda bu ciddiyete henüz ulaşamamış isimler mevcut; Pargo, Childress, Greer. Bourousis ve Halperin de yine taraftarın beklediği o ruhu sahaya yansıtabilecek isimler. Gençleri de katkı verirse zorlanmaz bence Olympiacos. Final-Four'da da eğer Amerikalıları gaza getirebilirse ve CSKA ile eşleşmezlerse final de gelebilir.

Real Madrid'i çok mu ezdim bilmiyorum ama onların olayı da saha avantajından kaynaklanıyor. Zaten biz Türkler hariç herkes kullanmış avantajını. Ne garip yahu. Kısacası Madrid saha avantajını kaybetti, olayı bitti. Ben onlardan pek birşey beklemiyorum. Zaten kadrolarını da pek ciddi bulmuyorum.

Yanılır mıyım bilmiyorum ama şimdiden Final-Four'da başarılar Olympiacos diyorum.

Yeşil-Beyaz Şampiyon ...


Gelelim benim için önemli maça. Yazılarımızı yazarken az çok tanıyacaksınız bizi ama bu serinin analizini yaparken önemli bir ayrıntıyı öğrenmiş olacaksınız. Çok olmasa da birkaç senedir fanatik derecede Montepaschi Siena'lıyım diyebilirim. Ergin Ataman'ın gelişiyle de diyebiliriz, sponsorları Montepashi'nin gelişiyle de. Benim için tam bir sistem takımı ve kendi yıldızlarını kendisi yaratıyor. 10 yıl kadar asistan koçluk yapan Pianigiani'nin başa geçmesiyle de hayranlığımı katlayan bir basketbol organizasyonu Siena.

Birçok otorite tarafından favori gösterilse de benim belki duygusal davranıp belki de çok güvenmemden dolayı şans vermediğim Panathinaikos ise son iki yıldır istediğini bulamıyor bir türlü. Saras'ın gelmesiyle mi oldu herşey bilemiyorum ama güçlü kadroya rağmen bir sıkıntı var Pana'da. Bu kadronun en önemli toparlayıcısı durumundaki Diamantidis ise sakat durumda. Oynamayacağı söylenmişti ama ben yetişebileceğini düşünüyorum serinin bir bölümünde. Zaten o oynamazsa çok zor olacak Pana'nın işi.

İki takım tıpkı CSKA ve Partizan gibi daha önce gruplarda karşılaşmışlardı ve tıpkı o maçtaki gibi maçlar benzer skorlarla bitti. İlk maçı Pana 81-76 kazanmıştı. İkinci maçta gülen taraf ise Siena olmuştu. Bu maçlarda Siena'nın en etkili silahı Lavrinovic'ti ama Lavrinovic bu seride oynamayacak. Bu Siena'yı bir adım geride bırakıyor ama Diamantidis oynamazsa Pana'nın işi çok daha zor olacak. Benim düşünceme göre savruk oynuyorlar ve arada birileri çıkıp toparlıyor. Eğer bu Saras olmaya kalkarsa hüsran olacaktır Pana için. Saras iki sezondur çok kötü bir performans sergiliyor. Devamlı üç sayılık atışlara yönelen bir hücum performansı sergiliyor, çok faul yapıyor, çok top kaybediyor ve çabuk sinirleniyor. Eski performansını sergileyememesi sinirlenmesinde etken tabiki. Siena'da çarkın dişlileri biri hariç yerinde. Çark bir dişlisi olmadan dönecek mi yoksa hezimete mi uğrayacaklar, bunu da göreceğiz. Ben Pianigiani'nin taktik zekasına güveniyorum açıkçası. Obradovic ise bana hiç güven vermeyen bir teknik adam.

Toparlarsak Lavrinovic'in yokluğunda Stonerook ve Eze'nin performansları Siena için çok önemli olacak. Dış oyuncular bir şekilde katkı verecektir zaten. Tabi bir de gözümde Avrupa'nın bir numaralı guardı olan McIntyre'ın performansı önemli ama o alıp götürecek bence maçı. Pana'da ise herşey Diamantidis'e bağlı. O olmazsa istikrarsız guardlar Jasikevicius ve Spanoulis'ten fazla birşey beklememek lazım. Ayda yılda bir oynuyorlar da ya oynamazlarsa. En önemli silahları ise Batiste ve Pekovic olacak. İçeriden vurmaları lazım. İşte o zaman da Pana için işler kolaylaşır.

Kişisel tahminimi papağan gibi tekrarlamak istiyorum yine. Turu Mens Sana Basket Siena geçecek.

CSKA Yediye Doğru


Futbolda deriz ya "Real Madrid misin mübarek? Nasıl oynuyorsun öyle?" diye. Basketbolda da son yıllarda bu söz CSKA için söylenir oldu. Bir zamanların Zidane'lı, Raul'lu, Beckham'lı, Figo'lu Galacticos'u gibi mükemmel bir kadroya sahip CSKA. Tabi Real'den daha başarılı oldukları da bir gerçek. Altı senedir Final-Four biletini bir şekilde kapan CSKA seriyi yediye taşımak ve ulaşılması güç bir rekora imza atmak istiyor. CSKA'nın bu yoldaki rakibi ise Sırp ekolünün güçlü temsilcisi Partizan...

İki takım ilk turda da aynı grupta yer almışlardı ve ilginçtir ki birbirlerini rakip sahada yenebilmişlerdi. Partizan'ın kendi sahasında aldığı tek yenilgi CSKA'ya karşı. Deplasmanda aldığı nadir galibiyetlerden biri de yine CSKA'ya karşı. Bu denli güçlü bir kadro ile kendi sahasında inanılmaz bir performans yakalayan iki takımın birbirlerine rakip sahada üstünlük sağlamaları tesadüf gibi görünse de bir iki ayrıntı dikkat çekiyor.

Partizan koç Vujosevic yönetiminde seyircisinin de avantajını kullanarak büyük bir ivme yakalamış durumda. Savunma sertliği, düzeni ve de takım oyunu açısından Avrupa'nın en iyilerinden biriler. Tabi kadro kalitesini düşündüğümüzde Vujosevic'in başarısının da altını çizmek gerekiyor. CSKA da mükemmel bir kadroya sahip ve hücumda istediği zaman sayı bulmakta pek zorlanmıyor. Bu da yenilmelerini zor kılıyor ama her zaman o istedikleri savunmayı yapamıyorlar. Yaptıklarında ise karşılarında rakip tanımıyorlar. Bazen düşünüyorum Messina'nın nasıl bu kadar büyük bir azimle savunma yaptırabildiğini ama CSKA organizasyonu karşındaki yani. Bu yönden baktığımızda iki takımın da savunmayı ön planda tuttuğunu görebiliyoruz. Zaten ligin en az sayı yiyen ekiplerinin başında geliyorlar. Aralarında oynadıkları maçlarda da bu rahatça görülebiliyor. İlk maçı CSKA 63-62 kazanmış, sahasında ise 66-63 yenilmişti. İki maç da nispeten düşük bir skor ve çok az farkla sonuçlanmış. Bu seride de buna benzer bir tablo göreceğiz sanırım. Partizan'ın kadrosu rakipten zayıf dursa da CSKA'yı saf dışı bırakmak için herşeyi yapacaklardır ve sonuna kadar mücadele edeceklerdir.

İki takımın da oyuncular üzerinden kurgularına gelirsek CSKA'yı konuşmanın ne kadar doğru olduğu konusunda tereddütlerim var. Her bölgede inanılmaz bir genişliğe sahip olan CSKA'da bu tür maçlarda Holden, Siskauskas ve Langdon gibi oyuncuların ön plana çıkmasını bekliyorum. Partizan içeriyi bir şekilde sertleştirerek kapatacaktır ve el yakan toplarda CSKA'nın tecrübelileri sorumluluk alacaktır. Bu da zaten en büyük avantajları. Partizan'da ise gençlerin dinamizminin yanı sıra Tepic, Velickovic ve Lasme gibi skor yükünü taşıyabilecek oyuncuların performansı çok önemli. Tabi istikrar konusunda büyük sıkıntıları bulunan ve çok şey beklenen Rasic ve Tripkovic'in de. Kendi sahasında yenilmenin acısını fena çıkarmak isteyecek CSKA karşısında Velickovic'in bir şekilde yüksek skor bulacağından eminim ama diğerleri konusunda endişem büyük. CSKA intikamını fena alacaktır bence.

Tura ait genel tahminim ise CSKA'nın en fazla bir maç kaybedip Final-Four'a ulaşacağı yönde. İsteğim ise Partizan'ın sürpriz yapması. Savunmanın ve parkelerdeki savaşın en belirgin olacağı bir seri bizi bekliyor. Tabi biz de onu.

Foyle Yeniden Orlando Magic'te

Adonal Foyle yeniden Florida semalarında ve Orlando Magic için küçükte olsa bir koz olacak. Dwight Howard'ı yedekleyecektir elbette, playoff zamanı 10 dakika civarlarında (en fazla) süre alıp savunmayı ayakta tutmaya çalışacaktır, rakiplere bir iki vuracaktır. Daha fazlasını beklediğini düşünmüyorum Stan Van Gundy'nin ondan. Zaten kapasite belli, hücum yönü vasat bir oyuncu. Merak ettiğim bir konu ise; senenin ilerleyen zamanlarında iyi bir yedek olan Marcin Gortat'ın süre alıp alamayacağı. Eğer Van Gundy seçimini Foyle'dan yana kullanırsa, Gortat süre alamayacaktır zaten en kritik maçlarda. Şaşırtıcı olsa da Van Gundy'nin tecrübeli Foyle'a daha çok güvenmesini yadırgamamak gerek.

Baymadı mı?

Baysa gerek ama bir türlü baymıyor. Milica Dabovic gidiyor, geliyor yine haber yine haber. Bayan basketboluna ilgiyi gazeteler arttırmadığı gibi, derbi haberinin altına hiçbir kulüple bağı kalmamış oyuncunun haberide giriliyor. Neden? Haber çok okunsun diye mi? Bayan basketboluna ilgi ne zaten? Dabovic üstünden ilgi mi artacak? Sanmıyorum ama gazeteler yer doldurmak için koyuyorlar işte. Bir de Galatasaray ile anlaşacakmış. Yok artık başka yazacakları şey kalmadı valla. Galatasaray onu alıp nereye monte edecekmiş? Habercilik anlayışı düştükçe düşüyor. Biz her yerde Dabovic'in pozlarına bakalım, haberlerini okuyalım... Sonra salonlar niye dolmuyor, 2010 elimizden niye alındı diye sorgulamaya ne gerek var? Dabovic ve skandalları var ya kurtarır o bizi..