
8 Nisan 2009 Çarşamba
Kalite Kazandı

Gözler de Çizildi, Karizma da!
Bu sıralar yeniden doğmuş gibiyim. 13,5 senedir gözlük kullanıyordum ve geçen hafta Salı günü lazer ameliyatı oldum. Halk diliyle çizdirdim. Hiç ağrı, sızı olmamasına rağmen PC'den, ışıktan falan etkileniyor gözlerim. Bu yüzden bir süre daha çok az yazı yazabileceğim. Sınavlar öncesi risk etmemek lazım gözleri.
Gözler çizildi de çizilen bir de karizma oldu tabi. Nereden çıktı bu diyeceksiniz ama Siena mahvetti beni mahvetti. Maçları da izleyemedim malum nedenlerden dolayı, nete girip baktığımda ise resmen şok oldum. Olmadı be Siena'm, olmadı.
Galatasaraylı bayanların final maçından güzel karelerle görüşmek üzere.
Kısa ayrılık için ise anlayış lütfen. Herşeyin başı sağlık.
Gözler çizildi de çizilen bir de karizma oldu tabi. Nereden çıktı bu diyeceksiniz ama Siena mahvetti beni mahvetti. Maçları da izleyemedim malum nedenlerden dolayı, nete girip baktığımda ise resmen şok oldum. Olmadı be Siena'm, olmadı.
Galatasaraylı bayanların final maçından güzel karelerle görüşmek üzere.
Kısa ayrılık için ise anlayış lütfen. Herşeyin başı sağlık.
5 Nisan 2009 Pazar
Hakedenler Finalde

Günün diğer maçında ise hem mücadele eden, hemde bariz şekilde kadro kalitesi olan North Carolina gülen taraftı. Beklenen çekişme yoktu, bunun da temel nedeni Carolina oyuncularının çok iyi hücum edip, hiçbir zaman Villanova'a savunmada sert durma imkanı tanımamalarındandı.
Sonuçta benim beklediğim 2 takım finale çıktı. Favorim hala North Carolina. Ama çekişmeli bir final maçı izleyeceğimiz de kesin gibi.
3 Nisan 2009 Cuma
Yeni Bir Şans

1 Nisan 2009 Çarşamba
Bir Vefa Örneği Daha

Emin Adımlar

Orlando Magic onu 1. sıradan seçtiğinde dalga geçen bazı Amerikan yazarları da yıllar geçtikçe kafalarını kumdan çıkaramıyorlar. Shaq'dan sonra gelen en dominant uzun Dwight Howard tartışmasız. Eğer bir aksilik olmazsa 2 yıla kadar, LEbron James ile birlikte en çok konuşulan, gıpta ile bakılan oyuncu olacak.
31 Mart 2009 Salı
Kötü Şans

NCAA Heyecanı

North Carolina – Villanova
Connecticut – Michigan State
Benim favorim; Nort Carolina.
Bir Forma Daha Kirişlerde

Basketbol için verdiği onca savaş için bile böle bir tören gerekliydi zaten. Seni unutmayacağız "Zo".
30 Mart 2009 Pazartesi
"8"

29 Mart 2009 Pazar
Real Kanaryalar'dan Çıkamadı

Avrupa'nın 1 numaralı liginde bir hafta daha geride kaldı. Şampiyonluk adaylarından Real Madrid, Gran Canaria deplasmanından galibiyet çıkaramazken, Barcelona sahasında Unicaja'yı geçen hafta olduğu gibi uzatmalarda geçebildi. Tau Ceramica, Joventut gibi ekipler ise rahat galibiyetler aldılar.
Barcelona'da Ersan Ilyasova 2 sayı 10 ribaund ile oynarken galibiyet de az da olsa pay sahibi oldu. Tanıdık isimlerden Marcus Haislip ise 24 sayı 7 ribaund ile yenilgiye engel olamadı.
Kendi analizim sonucu haftanın takımı Pamesa'yı yenen Cajasol Sevilla olurken haftanın oyuncusu ise Cajasol'den Clay Tucker oldu. Tucker Pamesa karşısında 37 sayı ile galibiyeti getirdi.
Haftanın sonuçları ise şöyle;
Estudiantes-Ricoh Manresa 86-65
Barcelona-Unicaja 95-94
Fuenlabrada-Granada 90-74
Zaragoza-Bruesa 79-92
Gran Canaria-Real Madrid 72-68
Pamesa-Cajasol 89-98
Murcia-Tau Ceramica 85-94
Joventut-Bilbao 98-77
Hoşgeldin Arenas

TBBL'de Play-Offlar Başlarken-2
İlk yazıda Fenerbahçe - Panküp Ted Kayseri ve Galatasaray - Beşiktaş serileriyle ilgili görüşlerime yer vermiştim. Bu yazıda da diğer iki seriyi inceleyelim.
Samsun Basketbol Kulübü(2) - Ceyhan Belediyesi (7):
Bu yazıyı cuma gecesi yazmayı planlıyordum; ancak berbat geçen bir Fizik 130 sınavı sonrası fırsat olmadı pek. Bugün oynanan maçı Samsun kazanarak seriyi 2-0'a getirdi. Samsun'da Bales maddi sebeplerden dolayı oynamadı ve Gamze Türkoğlu'nun rotasyona girdiğini gördük.
Samsun Basketbol Kulübü aslında bir okulun spor kulübü olarak kurulmuştu. Namık Kemal Lisesi olan isimlerini yanlış hatırlamıyorsam ikinci lige çıktıktan sonra Samsun Basketbol Kulübü olarak değiştirdiler. Aynı sene de ilk sezonlarında renk kattıkları TBBL'ye yükseldiler.
Sene başında transferde doğru işler yaptıklarını şimdi daha iyi anlayabiliyoruz. Çok ciddi sakatlık geçiren McBride'ın transferi ciddi bir kumardı; ancak kazançlı çıktılar, Larkins ligin en iyi performans geçiren oyuncularından, Nihan çok iyi bir sezon geçiriyor ve kaptan Burcu da takıma çok ciddi katkı veriyor. Sezon başında kendileri sezonu nerede bitirmeyi hedefliyorlardı, bilmiyorum; ancak kendi sahalarındaki müthiş atmosferleri ve oynadıkları iyi basketbol onları ikinciliğe kadar taşıdı.
Samsun, pota altındaki üç yabancısından çok iyi verim alıyor ve pota altında rakipleri kim olursa olsun üstünlük kuruyorlar. Hücumda da bir Mersin kadar olmasa da zaman zaman keyif veren basketbolları da mevcut olunca, şampiyonluğun önemli adaylarından biri haline geldiler.
Ceyhan'ı bir kere izlediğimden çok yorum yapamayacağım. Çok inişli çıkışlı bir grafikleri vardı, sürpriz galibiyetler aldılar, aynı şekilde sürpriz yenilgiler de. Ayrıca, sezonun ilk kısmında çok iyi performans gösteren Latta'yı kaybetmeleri de onlar adına en büyük olumsuzluklardan biri oldu. Piekarska'yı takıma katıp gerçek bir beş numarayla oynamaları ise sezon başladıktan sonraki isabetli hamleleriydi. Bu da onları ancak 7. sıraya taşıyabildi. Gülşah Akkaya'nın da takıma seviye atlattığını söyleyemeyiz. Zaten seride de 2-0'dan dönmeleri çok zor. Aslında bu sezon Asena Yalçın, Tuğçe Canıtez gibi genç oyuncularına şans verebilseler, önümüzdeki sezonlar için iyi bir gelişme olurdu; ancak bu oyuncular pek fırsat bulamadı.
Mersin Büyükşehir Belediyesi (3) - Tarsus Belediye (6):
Mersin en önemli hamlesini sene başında Ceyhun Yıldızoğlu'yla anlaşarak yaptı ve oyuncu kadrosu olarak geçen senelerden kesinlikle daha iyi olmamalarına rağmen takım oyunundan harika örnekler vererek normal sezonda 3. sırayı kaptılar. Öncelikle, Yıldızoğlu maçları 9-10 kişilik rotasyonlarla oynayarak oyuncularına diri tutuyorlar ve böylece en önemli silahları olan presle şampiyonluk yolundaki rakipleri Galatasaray ve Samsun'u 30 top kaybı yapmaya bile zorlayabiliyorlar. Hücumda ise çok büyük yıldızlara sahip olmamalarına rağmen ligin en yüksek set temposu olan takımı olduklarından başarılı oluyorlar.
Tarsus da sadece bir kere izleyebildiğim bir takım. Normal sezonu ne negatif ne de pozitif anlamda bir sürprize imza atmadan tamamladılar. Play-off'ta Mersin'e karşı sürpriz yapmaları da zor duruyor. Aslında Davenport, Dickson, Taum Brown gibi iyi yabancılara sahipler; fakat Türk oyuncularından pek de iyi katkı aldıklarını söyleyemeyiz. Saynur Tozlu, Tuğçe İnöntepe, Burcu Erbaş gibi büyük kulüplerin altyapılarında yetişmiş genç oyuncular da bu sezon kendilerini pek gösteremediler. Gerçi, çok fazla şans bulduklarını da söyleyemeyiz.
Mersin 1-0 önde başladığı seriyi 3-0 ya da 3-1'le geçecektir tahminimce.
Oynanan maçlar üzerine de bir şeyler karalayayım. Açıkçası, Panküp'ün bu kadar kolay teslim olacağını düşünmüyordum; ama Fenerbahçe 37 sayı farkla güle oynaya kazandı maçı. Panküp ben de hayal kırıklığı yaratmaya devam ediyor, bakalım serinin devamında ya da Türkiye Kupası'nda başarılar elde edebilecekler mi?
Diğer seride ise, Galatasaray Beşiktaş'ı Harper'ın oynamadığı maçta rahat mağlup etti. Kadrolar arasında ciddi bir kapasite farkı varken, Beşiktaş'ın seriyi 2-0'dan çevirmesi zor görünüyor. Galatasaray'da bir yükseliş olduğu kesin, en azından şutlar görmeye başladı. Ayrıca, cocah Okan Çevik'in Yasemen Saylar'a yine rotasyonda yer vermesi olmulu bir hamleydi. Bahar Çağlar ise kenarda oturmaya devam ediyor, keşke bir sezon daha Ceyhan'da oynasaydı diyorum bazen.
Ginobili Döndü

28 Mart 2009 Cumartesi
Nereden Nereye?

İlk yarıda büyük takımların korkulu rüyası olan ve Telekom, Fenerbahçe ve Beşiktaş gibi takımları yenen, Galatasaray maçı öncesi de rakip taraftara korku salan İzmir temsilcisi Aliağa ligin dibine demir atmak üzere. Oynadığı son 12 maçta sadece lig sonuncusu CASA'yı yenebilen Aliağa'da işler iyice kötüye doğru gidiyor.
Yaptığı transferlerle herkesin sürpriz yapabilecek takım olarak gördüğü Aliağa, ilk yarıda bunu bir nebze gerçekleştirmişti. Şampiyonluk yolundaki takımlara önemli darbeler vurduktan sonra Bergersen'in sakatlığı sonrası yabancı değişimi sonra da Fatih'in sakatlık ve ceza problemleriyle iyice krize giren Aliağa, düşme yolundaki en güçlü aday olarak gösteriliyor. İlk yarıya bakıyoruz, ikinci yarıya bakıyoruz ve nereden nereye diyoruz hep beraber.
Euro Stars

Bu organizasyonun ilki İstanbul'da yapılmış 96'da. David Rivers Olympiacos forması giyerken MVP seçilmiş. Asvel'li Delaney Rudd üç sayı yarışmasını kazanmış. İbrahim Kutluay, Orhun Ene ve Naumoski de o maçta forma giymiş.
Diğer bilgilere şuradan ulaşabilirsiniz.
Hazır böyle bir yazı yazmışken bu sene kendime göre seçtiğim kadroları da paylaşayım. Şunu da belirteyim ki bunları yazarken çok zorlandım çünkü batı diye birşey kalmamış neredeyse.
Doğu: Earl Calloway, Theo Papaloukas, Carlos Arroyo, Dimitris Diamantidis, Ramunas Siskauskas, Gordan Giricek(isimden dolayı ve uzun çok olduğundan dolayı Mirsad'ı alamamamdan dolayı), Lior Eliyahu, Erazem Lorbek, Mike Batiste, Nikola Pekovic, D'or Fischer, Nikola Vujcic
Batı: Terrell McIntyre, Pablo Prigioni, Sani Becirovic, Immanuel McElroy, Igor Rakocevic, Juan Carlos Navarro, David Hawkins, Ersan Ilyasova, Felipe Reyes, Ksistof Lavrinovic, Boniface Ndong, Tiago Splitter
27 Mart 2009 Cuma
Mr G. Frene Basacak mı?

Mr G.'nin bu sezonki performansı tek kelimeyle müthiş. (27.25 sayı, 6.5 ribaund, 5.8 asist) Şimdi ise seveninin hiç de az olmadığı bir camiaya karşı oynayacak. Ve o insanları üzmek için oynayacak. Bakalım üzecek mi Galatasaray taraftarını Fitch? Hazır bu kadar zor durumda yakalamışken.
Üstteki fotoğraf ise Gerald Fitch'in Galatasaray formasıyla sakat sakat çıktığı ve kazandırdığı Banvitspor maçına ait. O zamanlar disiplinsiz ve takımı için birşey yapmayacağına inanılan Fitch'in bu fedakarlığı büyük beğeni kazanmıştı. Hala tartışılıyor aslında "Kalsa mıydı gitse miydi? Tekrar gelsin mi? Disiplinsiz mi değil mi? Büyük oyuncu mu küçük takımların büyük oyuncusu mu?" diye. Ben ise oyununu sevmekle beraber disiplinsiz olduğunu düşünenlerdenim malesef.
O Salondan Böyle Çıkılır

Siena'm Pana'yı binlerce seyirci önünde yenmiş. Saha avantajını eline geçirmiş. Final Four'a yaklaşmış. Daha ne ister bu gönül. Bir de iddaam tutsaydı çok güzel olacaktı. McIntyre için parantez açmam gerekecek ama onu ayrı bir yazıda anacağım. Daha önce de dediğim gibi Avrupa'nın 1 numarası, daha doğrusu 1 numaralı 1 numarası. Her yönden bir numara yani. Biraz geç tanımış olsak da onu, çok memnunuz çok.
Panalılar çok üzülmüştür eminim. Heleki ezeli rakipleri Olympiacos turu geçmeye yakınken çok daha fazla üzülmüşlerdir. Tabiki birşey bitmedi ama avantaj Siena'da diyebiliriz.
Maç sonucundan önemli detay. İddaa kuponunda da yazmıştım ama böyle olacağı aklımın ucundan geçmezdi. Bu sezon oynadıkları dördüncü maç da 5 farkla bitti. Bu kadar olur yahu.
26 Mart 2009 Perşembe
Domercant Gerçeği

Savunma Nerede?

Takım Ruhu

Samsun'da Bales Krizi
samsun.net sitesinin haberine göre, maaşların ödenmemesi sebebiyle bazı Türk oyuncuların idmana çıkmadığı yazılmıştı, birkaç hafta önce. Aynı sitenin son haberine göre bu kez de Bales idmana çıkmamış ve maaşının ödenmemesi durumunda Ceyhan'a karşı oynamayacakmış.
http://www.samsun.net/haber/alison-bales-noktayi-koydu-4544.html
Bir basketbolsever olarak bu tarz haberler beni üzse de , bir Samsunlu olarak şaşırmaz oldum. Daha önce birinci lige çıkan erkek takımının başına gelenler, TBBL'de harika bir ilk sezon geçiren Samsun Basketbol Kulübü'nün başına gelmez umarım. Ne yazık ki, şehirden bir türlü yeterli sponsor desteği bulunamıyor. Bize de yazık demekten başka düşen bir şey yok.
Samsun üç yabancılı sağlam pota altı rotasyonula çok etkili oldu ve ligin en iyi savunma yapan takımı olmalarında bu oyuncuların rolü büyük; ancak Bales oynayamazsa işleri çok zor. Pota altında Adeola ve Larkins kalıyor sadece. Sezon başından beri Burcu Uzun'un oynamadığı birkaç maç dışında tam kadroydular diye hatırlıyorum. Bakalım, takım olarak nasıl bir reaksiyon verecekler?
İddaa'da Bugün 2

Bugün yine Euroleague maçları ve bir tane de Almanya Ligi maçı var. CSKA-Partizan maçı ise programa dahil edilmemiş. Keşke edilseydi. Dört tane seçeneğimiz olduğu için bugünkü maçları riskli oynamak daha mantıklı olacaktır. Geçen gün verdiğim beş maç da tutmuştu ama bugün maçlar böyle biter demek yerine sadece yorumlamayı düşünüyorum.
732 Olympiacos-Real Madrid (3,5 7,5 Deplasman) 157,5
Geçen maça üst demiştim ama sayı 154,5'ti. Bu maçta da yüksek sayı olacağını tahmin ediyorum ama 157,5'i geçer mi bilmiyorum. Orasını size bırakıyorum. Tek skor oynayacaklar için ilk yarı Olympiacos güzel olur diyorum. Çift seçenekli oynamak içinse ilk yarı Olympiacos'a verin, ikinci yarı sezgilerinize güvenin. 6-12 arası bir farkla biteceğini düşünüyorum ama hangisi olur bilemiyorum. En uygunu ilk yarı 1 ama seçeneğimiz az olduğu için arttırmak için ikinci yarıya da oynayabilirsiniz.
733 Braunschweig-Bamberg (1,5 3,5 Ev Sahibi) 157,5
Braunschweig ile Bamberg takımları arasında oynanacak maçta favorim ev sahibi takım. Maçı alacağını düşünüyorum ve ilk yarıyı da önde kapatabilir. Handikaplar rakibe verildiği için oynanabilir diye düşünüyorum.
734 Barcelona-Tau Ceramica (3,5 7,5 Deplasman) 157,5
Barcelona TAU maçına dair yorum yapmak çok zor. Geçen maçı TAU'nun kazanacağından emindim ama bu maç çok riskli. Barcelona kazanabilir ama 3,5 handikapı elde edebilir mi bilemiyorum. Bildiğim tek şey Barcelona'nın evinde üstüste iki maç kaybetmeyeceği ve Tau'nun da biraz daha rahat olacağı. Yine de oynamak isteyenler için 1 seçeneği uygun olur. Dilerseniz ilk yarı 1, maç sonucu 1 de oynayabilirsiniz.
735 Panathinaikos-Montepaschi (3,5 6,5 Deplasman) 157,5
Yunanistan'daki maç için handikap 6,5 verilmiş. Bu sene iki takım arasında oynanan üç maç da 5 sayı farkla bitmiş. Siena kazansa da Pana kazansa da. Bu açıdan bakarsak Siena'ya oynamanın güzel bir seçenek olduğunu söyleyebiliriz. Fakat Pana saha avantajını kaybetmemek adına pota altında eksiği de olan rakibini taraftarıyla boğmaya çalışacaktır yine. Bu maça ilk yarı 1 oynamak seçeneklerden en güzeli. Kuponun kazancını arttırmak için üstteki istatistiğe güvenerek ikinci yarıya da 2 oynayabilirsiniz ama ben bundan pek emin değilim maçta Siena'yı tutsam da.
Not: Kendim iki kupon yapacağım. Bir tanesinde dördüne de 1-1 vereceğim. Diğerinde de 732 kodlu maça 1-2 vereceğim.
Helal Olsun Koçum Benim

Oktay Mahmuti...Türk Basketbolu'nun son dönemlerde yetiştirdiği koçların en önemlilerinden. Şu anda İtalya'da Benetton'da görev yapıyor. Oktay Hoca'nın seneye olası birleşmeler sonucu doğacak yeni bir takımın başına geçebileceği söylentileri etrafta dolaşırken kendisi Eurocup'da yılın hocası seçilmiş. Lietuvos Rytas ile çeyrek finalde karşılaşacak hocamıza da başarı dileklerimizi iletelim. Hocanın kalitesini ve neler yapabileceğini çok yakından biliyoruz ve ondan bir kupa bekliyoruz. Helal olsun koçum benim. Devam et böyle.
TBBL'de Play-Offlar Başlarken
TBBL'de oldukça keyifli geçen normal sezonun ardından play-off eşleşmeleri belli oldu. Açıkçası, eşleşmelerin favorileri belli ve sürpriz olması zor görünüyor; ancak bu eşleşmelerle beraber bir sezon değerlendirmesi de yapmaya çalışacağım. İlk mesajda Fenerbahçe - Panküp Ted Kayseri Koleji ve Galatasaray - Beşiktaş serilerini yorumlayacağım.
Fenerbahçe(1) - Panküp Ted Kayseri Koleji(8):
Fenerbahçe'de, Kalaycıoğlu'nun olaylı ayrılışı sonrası Haydar Kemal Ateş'in takımın başına geçmesiyle beraber sistemde bazı değişiklikler oldu. Potaaltını daha çok kullanmaya çalışan, zaman zaman üç uzuna dönüp alan savunması yapan bir Fenerbahçe döndük. Genel olarak, bir değerlendirme yaptığımızda ise Fenerbahçe'nin kapasitesinin tamamını sahaya yansıttığını düşünmüyorum. Ayrıca sezonun ortalarına kadar oldukça formda olan Sutton-Brown ve Esmeral'in yaşadıkları form düşüklükleri play-offta da devam ederse işleri kolay olmayacaktır. Şüphesiz ki, sakatlığından sonra henüz tam olarak eski performansına erişemeyen Birsel Vardarlı'nın da performansı guard rotasyonu için hayati önem taşıyor.En büyük avantajları ise, tatmin edici basketbol oynayamamalarına rağmen hem Mersin'i hem de Galatasaray'ı iki maçta da mağlup ederek, olası eşleşmelere 1-0 önde başlayacak olmaları ve sürpriz yenilgiler almadan sezonu ilk sırada tamamlamaları. Sürpriz yenilgi almamalarını ise oturmuş bir kadro olmalarına, yıllardır edindikleri kazanma alışkanlığına ve Esmeral, Nevriye gibi kafa kafaya oynanan maçların sonunda sorumluluk alabilen oyuncularına bağlayabiliriz . Normalde, Powell ve Smith de bu sınıflandırmaya dahil olabilecek oyuncular; fakat bu oyunculardan bir türlü istikrarlı bir şekilde verim alamadı, Fenerbahçe.
Panküp Ted Kayseri Koleji'nde ise coach Avcı'nın yaşadığı en büyük talihsizlik yaşanan yabancı sirkülasyonu gibi görünüyor. Bu sezon tam 7 yabancıyla çalıştılar ve özellikle sezon ortasında ayrılan Willis ve Little takıma çok ciddi katkı yapan oyunculardı. Aslında, Ayhan Avcı'nın 7 yabancısından da iyi verim aldığını ve iyi yabancı tercihleri yaptığını görüyoruz; ama yabancı oyuncuların takımdaki önemi düşünüldüğünde bu değişikliklerin takım olmayi ne kadar zorlaştırdığı çok açık. Ayrıca, sen başından itibaren son transferleri Robinson gibi pota altında sizelı bir oyuncuları olsa puan tablosunda daha iyi bir yerde olabilirlerdi. Zaman zaman henüz bu seviyedeki basketbola hazır olmayan genç Esra Ural'ı kullanmak zorunda kaldılar.
Normal sezonu birinci tamamlayan Fenerbahçe, ligdeki iki maçta da Kayseri temsilcisine karşı zorlanmıştı. Yine de, 1-0 önde başladıkları seride en fazla bir maç vererek üst tura çıkacaklarını tahmin ediyorum.
Galatasaray(4) - Beşiktaş Cola Turka(5):
Galatasaray, sene başında yaptığı transferler ve sezona da Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı alarak başlamasıyla şampiyonluğun en büyük favorilerinden bir haline gelmişti, taraftarlarına göre ise en büyük favorisi haline; ancak sezon hiç de bekledikleri geçmedi ve ligi 4. sırada tamamlayabildiler. Bu süreçte Cem Akdağ'ın Beşiktaş galibiyeti sonrası gelen istifası ve ardından yaşanan fırtınalı süreç Galatasaray Lisesi mezunu Okan Çevik'in göreve gelmesiyle son buldu.
Galatasaray'ın takım olma konusunda ilerleme kaydedip kaydetmediğini isabetli bir şekilde yorumlamayı, Kursk maçındaki Augustus'un müthiş bireysel performansı ve Beşiktaş'ın iki yabancısından yoksun olması zorlaştırıyor. Zaten, ligin en az sayı yiyen takımı olduklarını da göz önüne alırsak, hala kapasitelerinin çok altında kaldıkları hücumda ne kadar ilerleme kaydedebildikleri önemli olacak. Yine de, sezon genelinde düşük yüzdeyle oynarken son maçlarda daha yüksek yüzdeyle oynadıkları ortada. Bu durum, bir an önce WNBA'in en önemli yıldızlarından biri olan Young'ı geçen seneki gibi efektif kullanmaya başlamaları gerektiği gerçeğini değiştirmiyor. Young geldiğinden beri hücumda Kress'le beraber ters kullanıldıklarını ve Young'ın pota altında bu kadar yıpratılmaması gerektiğini düşünüyorum.
Beşiktaş'ta sezon içinde kadrosunda değişiklikler yapmak zorunda kalan takımlardan biri oldu. Maddi sıkıntılardan dolayı sene boyunca sıkıntı çektikleri yazıldı ve Doron'u da kaybettiler. Gerçi, yerine gelen bir başka İsrailli guard Cohen'le Doron'un yerini doldurduklarını söylemek mümkün. Dabovic ve Hornbuckle konusu ise bol bol konuşulduğundan daha fazla üstünde durmak istemiyorum. Aslında, pota altında Harper gibi iyi bir transfer yapmışken, yanına iyi bir uzun daha ekleyebilselerdi ve daha iyi bir Türk rotasyonuna sahip olsalardı daha tehlikeli bir takım olabilirlerdi. Elbette, biraz da bütçeyle doğru orantılı bunlar.
Açıkçası, Beşiktaş kadrosunda bol miktarda bulunan genç oyuncularına yer veremez miydi diye düşünmüyor değilim. Genç oyuncularının süre aldığı bir kadro yapısıyla da puan tablosunda daha kötü bir yerde olmazlardı, tahminimce. Maddi problemler çekerken altyapıdan gelen oyuncularına biraz şans vermeleri gerekiyor.
Geçen haftasonu farklı kazanan ve seriye 1-0 önde başlayacak olan Galatasaray ciddi avantaja sahip. Beşiktaş'ın seriye tutunması için serinin Şahenk'teki ilk maçını kazanması şart. Galatasaray'ın bu kez taraftarını üzmeyeceğini düşünüyorum.
25 Mart 2009 Çarşamba
Gasol Kardeşliği

Coyote

Geçmiş Güzel Günler 2

Keyifler Yerinde

Özledik

Defense
Başlangıç Tau Sürpriziyle

Moskova'da güzel bir maçla başladı Play-Off'lar. Skor düşük gibi dursa da inanılmaz bir mücadele vardı sahada. İki takımın da savunmasının ne denli güçlü olduğunu biliyorduk. Nitekim bu maç da öyle başladı ve ilk periyotta sadece 16 sayı oldu toplamda. CSKA üstünlüğü maçın başında ele geçirdi ve hiç bırakmadı. Bırakılmayan tek şey üstünlük de değildi aslında. Partizanlıların da maçı bırakmaya niyeti yoktu. İnanılmaz mücadele ettiler genç kadrolarına rağmen ama heyecanlarına yenildiler sanırım. Maç boyunca çok basit atışları kaçırdılar ve bir türlü yetişemediler güçlü rakiplerine ve maçı da 56-47 kaybettiler. Maçın yıldızı ise Victor Khryapa idi. Attığı sayılardan çok aldığı ribaund ve faullerle maça damgasını vurdu.
Yeşil-Beyazların mücadelesinde ise beklediğimden yüksek bir skorla karşılaştım. Savunmaları iyi bulmadım açıkçası. Maça damgasını vuran şey ise daha önce Siena'nın maçlarında sık sık karşılaştığım serilerdi. Panathinaikos seri yakalayıp farkı açtı, Siena yetişti. Maç boyunca böyle devam etti. Skor 76-74 olduğunda ise Pana son seriyi yakaladı ve rakibini yere indirdi. Beklediğim gibi pota altını çok iyi kullanan Pana, dışarıdan özellikle eski Efes'li Nicholas'ın basketleriyle ritmini bozmadı. Benim için maçın hareketi ise McIntyre'ın son üçlüğüydü. İddaa'da yaptığım tahmini gerçekleştirince tabi.

Neredeyse garanti gözüyle baktığım maçta ise Real Madrid sen beni nasıl küçümsersin dercesine suratıma bir Osmanlı tokadını yapıştırıyordu ki Kırmızılar izin vermedi buna. İkinci yarıya 9-0'lık seriyle başlamıştı Real ve farklı giden maçı bir anda lehine dönüştürmüştü. Tabi karşılarında kadro olarak üstün bir takım vardı ve maçı kopardı Olympiacos. Şüphesiz maç öncesi analizimizde belirttiğimiz Papaloukas-Vujcic ikilisinin katkısını da görmemiz Olympiacos'un gerçekten birşeyleri istediğinin göstergesi oldu bizim için.
24 Mart 2009 Salı
Vay Be...

Arada sırada bizden haberleri de geçmek gerekiyor. Üçümüzün de yakından tanıdığı ve çok sevdiği abimiz Eyüp Yıldız bundan sonra Cem Tv'de "İddia Zamanı" programında yorumcu olarak görev yapacakmış. "Vay be" diyoruz ve alkışlıyoruz Eyüp abiyi :)
Programda basketbol maçlarını yorumlayacak Eyüp Yıldız'ın kamera karşısındaki performansını da merakla bekliyoruz.
Hemen programın saatini ve nasıl izleyeceğimizi de ekleyelim.
Cem Tv'de yayınlanan "İddia Zamanı" Cumartesi günleri saat 12:00'de. Digitürk 33, D-Smart 142 ve aşağıda vereceğim frekans üzerinden uydudan izlenebilen kanalı sitesindeki canlı yayın linkine tıklayarak da takip edebilirsiniz.
Frekans: 12729
Symbol: 30000
Polarizasyon: Horizontal
FEC: 5/6
Hayırlı olsun bakalım.
İddaa'da Bugün

Avrupa'dan dört maç var. Kısaca yorumlayayım.
701 CSKA-Partizan 7,5 14,5 (Deplasman) 142,5
CSKA bu maçı kazanır ama 15 ve üstü bir fark yakalayacağını sanmıyorum. Başa baş gider maç. Partizan kesinlikle kolay teslim olmaz. CSKA da kazandığını anladığı an fazla zorlamaz çünkü deplasmanda da çok zorlu bir maç bekleyecek onları.
702 Panathinaikos-Montepaschi 3,5 6,5 (Deplasman) 156,5
Seri ile ilgili analizimde de belirtmiştim. Siena taraftarıyım ve bu tura biraz duygusal bakıyorum. Fakat İddaa'da tamamen duygusal bakmadan yorum yapıyorum şu anda ve Siena'nın 6,5 sayı averajından daha iyi bir skor alacağını düşünüyorum. Kazanır demiyorum ama kesinlikle.
703 Strasbourg-Roanne 1,5 2,5 (Deplasman) Alt-üst yok
İki takım da birbirine denk güçteler. Deplasman ve kendi sahalarında oynadıkları maçlarda da benzerlikler var. Ligde de ardardalar. Bu yüzden bu maçta ev sahibi takımı biraz daha şanslı görüyorum. Evindeki maçı alıp rakibinin üstüne çıkmak isteyecekler. Handikapı da düşük olduğu için ev sahibi takıma oynanabilir.
704 Barcelona-Tau Ceramica 1,5 2,5 (Deplasman) 160,5
Tau Ceramica'nın bu maça kazanacağını düşünüyorum. Handikap falan zaten düşük olduğu için pek de ilgilendirmiyor beni.
705 Olympiacos-Real Madrid 3,5 7,5 (Deplasman) 154,5
Handikap zorlasa da maçı Olympiacos'un alacağından eminim. 8 fark ve üstü olur mu bilemiyorum. Oynamak isteyenlere tavsiyem ise üst. 154,5 üstü biter bu maç.
Kavga İyidir

Galatasaray'da kurulan yüksek bütçeli takımın meyvelerini bir türlü vermemesi herkesi binbir sıkıntıya soktu. Bizler neler oluyor, neler bitiyor diye düşünürken kendimizi Koray Hoca'nın eski dizisinde bulduk. Bölümün birinde şöyle bir replik var;
Hoca Ediz (Arda Kural) için şöyle diyor; "Kavga etmesi iyidir. Ne kadar çok istediğini, önem verdiğini gösterir."
Aman hocam diyoruz bunu Galatasaray takımına da söylemediniz inşallah. Cemal'in tripleri, Hosley ve Hüseyin'in tartışması, Graves'in nazları derken Gurovic de girerse devreye kavganın alasını görürüz. Aman hocam dikkat.
Bu Seri Bitmesin
Bitmesin, evet bitmesin. İspanya'nın en kaliteli iki takımı karşı karşıya. Ortadaki hedef Final Four. Oyuncular güzel, organizasyonlar güzel, kurulu sistemler zaten güzel. Seyirci de güzel be. Uzasın bu seri sonuna kadar, orada da bitmesin, maç uzasın. Bir kere, iki kere, üç kere...
Yabancı forumlardan tutun da, gazetelere, sitelere kadar birçok yerde bu seriye dair yorumları okudum. Barcelona herkesi büyülemiş olacak ki üç sezondur Final Four yapan Tau bir çırpıda köşeye atılmış. Tabi son maçta Olympiacos'a yenilince bu tür yorumlara da hak vermiyor değilim.
Ortada bir gerçek var. Mükemmel olacak ve muhtemelen son maça sarkacak. Kadro derinliği Barcelona'da biraz daha fazla gibi gözükse de zaman zaman rotasyon ayarlarken koç Pascual'in takımın ritmini bozduğunu düşünüyorum. Geniş kadrolarda da bu tür sorunlar sık sık karşımıza çıkıyor. Tau'da da fena kadro yok ama sonuca gidecek adam daha az sanki.
Serinin en önemli maçı ilk maç. Tau ya ilk maçta rakibe indirecek darbeyi yada son maçta. Barcelona avantajlı bir kere normal şartlarda. İlk maçta indirebilir çünkü Barcelona daha dün çok yorucu bir maça çıktı 60 dakikalık. Bu kadar uzatmaya, yormaya değer miydi bilmiyorum. İspanya Ligi ile ilgili yazımda da yazmıştım. Tau Cumartesi oynuyor ama Barcelona Pazar. Bence haksızlık olmuş. Bu etkileyecektir Barcelona'yı. Tamam yeri geliyor takımlar üç maç ardarda yapabiliyorlar ama 60 dakikanın üstüne ligdeki en büyük rakibinle bir de Euroleague maçına çıkarsan etkilenmemen imkansız. Ben bu yüzden ilk maçta bir sürpriz bekliyorum. Sürpriz dediğimiz de deplasman galibiyeti yani. Bu maçın sürprizi mi olur yoksa?
Barcelona'da son haftalarda çıkışa geçen Navarro en büyük silah olacak. Tabi ustaca yaptırdığı fauller ve yüksek yüzde ile faul atması ile birlikte. Navarro'ya bu şansı vermemeli Tau. Diğer tarafta da Rakocevic benzer bir rolde olacak. Daha skorer gibi görünse de Navarro kadar tecrübe konuşturacak durumda değil. Diğer önemli eşleşme de Teletovic ile Ersan arasında olabilir. Ersan savunmasıyla Teletovic'i durdurmaya çalışacaktır. Bazen aşırı şut deneyerek ritmini kaybedebiliyor Boşnak oyuncu. Ersan Teletovic'e yüzdeli mi attırır, saçmalatır mı bilemiyorum çünkü bazen Ersan da çok kolay faul yapabiliyor. En önemli eşleşme de pota altında aslında. Splitter canı ciğer olacak Tau'nun. Santiago, Fran Vazquez ve Andersen hücumda neyse de savunmada tutamazlar Splitter'i. Tahminim maç başına 20 ranking yapar. Ben de ona güveniyorum ya. Tabi kenardan Will McDonald'ın katkısı da önemli. Tau bu noktayı kullanabilirse ilk maçta darbeyi vurabilir.
Toparlamak gerekirse ben Tau'yu daha avantajlı görüyorum. Barcelona'nın yıldızları ve kadrosu önde gibi dursa da Tau karşısında mutlaka patlak vereceklerdir. İlk dileğimi tekrarlıyorum. Bu seri kolay kolay bitmesin.
23 Mart 2009 Pazartesi
Kop Gel Olympiacos

Sezon başını hatırlıyorum da harcanan milyon dolarlarla ismini tekrar duyurmaya başlamıştı Olympiacos. Hani David Rivers önderliğindeki şampiyon kadro gibi. Tabi geçmişte gördük para ile herşey olmuyor ama bu sene en azından Final-Four olacak gibi duruyor. Hele bir de istemesem de Pana ile karşılaşırlarsa final bile çıkarabilirler. Real'im Madrid'im de büyük bir çıkış yakalayarak geldi bu duruma ama saha avantajlarını Barcelona'ya verip ikinci sıraya düştükten sonra bence şansları kalmadı. Zaten sahasında daha üstün bir takım durumundayken.
Bu seriyi fazla uzatmayacağım aslında. Olympiacos'un saha avantajı ve bana göre kadro üstünlüğü mevcut. Real'in de koçu bence daha efektif durumda. Yannakis sanki geçmişten kurtulamamış gibi ama Final-Four'a kaldıkları taktirde orada bir sürpriz yapabilir mi diye de düşünüyorum. Sonuçta başarıları ortada.
Kırmızıların en büyük avantajı tabiki seyircisi olacak. Pana kadar olmasa da olası bir başarı onları tekrar salona çekebilir. Biraz vefasız olsalar da iyidirler, renklidirler, birazcık da eziklik psikolojisinden kurtulsalar Pana'ya karşı. Saha avantajının yanı sıra kupalara alışık Papaloukas ve Vujcic en önemli avantajları olacak. Çünkü takımda bu ciddiyete henüz ulaşamamış isimler mevcut; Pargo, Childress, Greer. Bourousis ve Halperin de yine taraftarın beklediği o ruhu sahaya yansıtabilecek isimler. Gençleri de katkı verirse zorlanmaz bence Olympiacos. Final-Four'da da eğer Amerikalıları gaza getirebilirse ve CSKA ile eşleşmezlerse final de gelebilir.
Real Madrid'i çok mu ezdim bilmiyorum ama onların olayı da saha avantajından kaynaklanıyor. Zaten biz Türkler hariç herkes kullanmış avantajını. Ne garip yahu. Kısacası Madrid saha avantajını kaybetti, olayı bitti. Ben onlardan pek birşey beklemiyorum. Zaten kadrolarını da pek ciddi bulmuyorum.
Yanılır mıyım bilmiyorum ama şimdiden Final-Four'da başarılar Olympiacos diyorum.
Yeşil-Beyaz Şampiyon ...

Gelelim benim için önemli maça. Yazılarımızı yazarken az çok tanıyacaksınız bizi ama bu serinin analizini yaparken önemli bir ayrıntıyı öğrenmiş olacaksınız. Çok olmasa da birkaç senedir fanatik derecede Montepaschi Siena'lıyım diyebilirim. Ergin Ataman'ın gelişiyle de diyebiliriz, sponsorları Montepashi'nin gelişiyle de. Benim için tam bir sistem takımı ve kendi yıldızlarını kendisi yaratıyor. 10 yıl kadar asistan koçluk yapan Pianigiani'nin başa geçmesiyle de hayranlığımı katlayan bir basketbol organizasyonu Siena.
Birçok otorite tarafından favori gösterilse de benim belki duygusal davranıp belki de çok güvenmemden dolayı şans vermediğim Panathinaikos ise son iki yıldır istediğini bulamıyor bir türlü. Saras'ın gelmesiyle mi oldu herşey bilemiyorum ama güçlü kadroya rağmen bir sıkıntı var Pana'da. Bu kadronun en önemli toparlayıcısı durumundaki Diamantidis ise sakat durumda. Oynamayacağı söylenmişti ama ben yetişebileceğini düşünüyorum serinin bir bölümünde. Zaten o oynamazsa çok zor olacak Pana'nın işi.
İki takım tıpkı CSKA ve Partizan gibi daha önce gruplarda karşılaşmışlardı ve tıpkı o maçtaki gibi maçlar benzer skorlarla bitti. İlk maçı Pana 81-76 kazanmıştı. İkinci maçta gülen taraf ise Siena olmuştu. Bu maçlarda Siena'nın en etkili silahı Lavrinovic'ti ama Lavrinovic bu seride oynamayacak. Bu Siena'yı bir adım geride bırakıyor ama Diamantidis oynamazsa Pana'nın işi çok daha zor olacak. Benim düşünceme göre savruk oynuyorlar ve arada birileri çıkıp toparlıyor. Eğer bu Saras olmaya kalkarsa hüsran olacaktır Pana için. Saras iki sezondur çok kötü bir performans sergiliyor. Devamlı üç sayılık atışlara yönelen bir hücum performansı sergiliyor, çok faul yapıyor, çok top kaybediyor ve çabuk sinirleniyor. Eski performansını sergileyememesi sinirlenmesinde etken tabiki. Siena'da çarkın dişlileri biri hariç yerinde. Çark bir dişlisi olmadan dönecek mi yoksa hezimete mi uğrayacaklar, bunu da göreceğiz. Ben Pianigiani'nin taktik zekasına güveniyorum açıkçası. Obradovic ise bana hiç güven vermeyen bir teknik adam.
Toparlarsak Lavrinovic'in yokluğunda Stonerook ve Eze'nin performansları Siena için çok önemli olacak. Dış oyuncular bir şekilde katkı verecektir zaten. Tabi bir de gözümde Avrupa'nın bir numaralı guardı olan McIntyre'ın performansı önemli ama o alıp götürecek bence maçı. Pana'da ise herşey Diamantidis'e bağlı. O olmazsa istikrarsız guardlar Jasikevicius ve Spanoulis'ten fazla birşey beklememek lazım. Ayda yılda bir oynuyorlar da ya oynamazlarsa. En önemli silahları ise Batiste ve Pekovic olacak. İçeriden vurmaları lazım. İşte o zaman da Pana için işler kolaylaşır.
Kişisel tahminimi papağan gibi tekrarlamak istiyorum yine. Turu Mens Sana Basket Siena geçecek.
CSKA Yediye Doğru

Futbolda deriz ya "Real Madrid misin mübarek? Nasıl oynuyorsun öyle?" diye. Basketbolda da son yıllarda bu söz CSKA için söylenir oldu. Bir zamanların Zidane'lı, Raul'lu, Beckham'lı, Figo'lu Galacticos'u gibi mükemmel bir kadroya sahip CSKA. Tabi Real'den daha başarılı oldukları da bir gerçek. Altı senedir Final-Four biletini bir şekilde kapan CSKA seriyi yediye taşımak ve ulaşılması güç bir rekora imza atmak istiyor. CSKA'nın bu yoldaki rakibi ise Sırp ekolünün güçlü temsilcisi Partizan...
İki takım ilk turda da aynı grupta yer almışlardı ve ilginçtir ki birbirlerini rakip sahada yenebilmişlerdi. Partizan'ın kendi sahasında aldığı tek yenilgi CSKA'ya karşı. Deplasmanda aldığı nadir galibiyetlerden biri de yine CSKA'ya karşı. Bu denli güçlü bir kadro ile kendi sahasında inanılmaz bir performans yakalayan iki takımın birbirlerine rakip sahada üstünlük sağlamaları tesadüf gibi görünse de bir iki ayrıntı dikkat çekiyor.
Partizan koç Vujosevic yönetiminde seyircisinin de avantajını kullanarak büyük bir ivme yakalamış durumda. Savunma sertliği, düzeni ve de takım oyunu açısından Avrupa'nın en iyilerinden biriler. Tabi kadro kalitesini düşündüğümüzde Vujosevic'in başarısının da altını çizmek gerekiyor. CSKA da mükemmel bir kadroya sahip ve hücumda istediği zaman sayı bulmakta pek zorlanmıyor. Bu da yenilmelerini zor kılıyor ama her zaman o istedikleri savunmayı yapamıyorlar. Yaptıklarında ise karşılarında rakip tanımıyorlar. Bazen düşünüyorum Messina'nın nasıl bu kadar büyük bir azimle savunma yaptırabildiğini ama CSKA organizasyonu karşındaki yani. Bu yönden baktığımızda iki takımın da savunmayı ön planda tuttuğunu görebiliyoruz. Zaten ligin en az sayı yiyen ekiplerinin başında geliyorlar. Aralarında oynadıkları maçlarda da bu rahatça görülebiliyor. İlk maçı CSKA 63-62 kazanmış, sahasında ise 66-63 yenilmişti. İki maç da nispeten düşük bir skor ve çok az farkla sonuçlanmış. Bu seride de buna benzer bir tablo göreceğiz sanırım. Partizan'ın kadrosu rakipten zayıf dursa da CSKA'yı saf dışı bırakmak için herşeyi yapacaklardır ve sonuna kadar mücadele edeceklerdir.
İki takımın da oyuncular üzerinden kurgularına gelirsek CSKA'yı konuşmanın ne kadar doğru olduğu konusunda tereddütlerim var. Her bölgede inanılmaz bir genişliğe sahip olan CSKA'da bu tür maçlarda Holden, Siskauskas ve Langdon gibi oyuncuların ön plana çıkmasını bekliyorum. Partizan içeriyi bir şekilde sertleştirerek kapatacaktır ve el yakan toplarda CSKA'nın tecrübelileri sorumluluk alacaktır. Bu da zaten en büyük avantajları. Partizan'da ise gençlerin dinamizminin yanı sıra Tepic, Velickovic ve Lasme gibi skor yükünü taşıyabilecek oyuncuların performansı çok önemli. Tabi istikrar konusunda büyük sıkıntıları bulunan ve çok şey beklenen Rasic ve Tripkovic'in de. Kendi sahasında yenilmenin acısını fena çıkarmak isteyecek CSKA karşısında Velickovic'in bir şekilde yüksek skor bulacağından eminim ama diğerleri konusunda endişem büyük. CSKA intikamını fena alacaktır bence.
Tura ait genel tahminim ise CSKA'nın en fazla bir maç kaybedip Final-Four'a ulaşacağı yönde. İsteğim ise Partizan'ın sürpriz yapması. Savunmanın ve parkelerdeki savaşın en belirgin olacağı bir seri bizi bekliyor. Tabi biz de onu.
Foyle Yeniden Orlando Magic'te

Baymadı mı?
