29 Mart 2009 Pazar

Real Kanaryalar'dan Çıkamadı


Avrupa'nın 1 numaralı liginde bir hafta daha geride kaldı. Şampiyonluk adaylarından Real Madrid, Gran Canaria deplasmanından galibiyet çıkaramazken, Barcelona sahasında Unicaja'yı geçen hafta olduğu gibi uzatmalarda geçebildi. Tau Ceramica, Joventut gibi ekipler ise rahat galibiyetler aldılar.

Barcelona'da Ersan Ilyasova 2 sayı 10 ribaund ile oynarken galibiyet de az da olsa pay sahibi oldu. Tanıdık isimlerden Marcus Haislip ise 24 sayı 7 ribaund ile yenilgiye engel olamadı.

Kendi analizim sonucu haftanın takımı Pamesa'yı yenen Cajasol Sevilla olurken haftanın oyuncusu ise Cajasol'den Clay Tucker oldu. Tucker Pamesa karşısında 37 sayı ile galibiyeti getirdi.

Haftanın sonuçları ise şöyle;

Estudiantes-Ricoh Manresa 86-65
Barcelona-Unicaja 95-94
Fuenlabrada-Granada 90-74
Zaragoza-Bruesa 79-92
Gran Canaria-Real Madrid 72-68
Pamesa-Cajasol 89-98
Murcia-Tau Ceramica 85-94
Joventut-Bilbao 98-77

Hoşgeldin Arenas

Tahminler doğru çıktı ve Arenas, dün gece Detroit Pistons maçı ile sahalara döndü. Kendisi için unutulmaz gecelerden biriydi şüphesiz, çok uzun süre sonra ilk 5 çıktı ve en önemlisi sağlıklı gözüktü. Bunun yanında 15 sayı, 10 asist ile iyi bir giriş yapmış oldu sezona. Umarım bir daha böyle talihsiz sakatlıklar yaşamaz. Ne diyelim; Hoşgeldin Arenas.

TBBL'de Play-Offlar Başlarken-2



İlk yazıda Fenerbahçe - Panküp Ted Kayseri ve Galatasaray - Beşiktaş serileriyle ilgili görüşlerime yer vermiştim. Bu yazıda da diğer iki seriyi inceleyelim.

Samsun Basketbol Kulübü(2) - Ceyhan Belediyesi (7):

Bu yazıyı cuma gecesi yazmayı planlıyordum; ancak berbat geçen bir Fizik 130 sınavı sonrası fırsat olmadı pek. Bugün oynanan maçı Samsun kazanarak seriyi 2-0'a getirdi. Samsun'da Bales maddi sebeplerden dolayı oynamadı ve Gamze Türkoğlu'nun rotasyona girdiğini gördük.

Samsun Basketbol Kulübü aslında bir okulun spor kulübü olarak kurulmuştu. Namık Kemal Lisesi olan isimlerini yanlış hatırlamıyorsam ikinci lige çıktıktan sonra Samsun Basketbol Kulübü olarak değiştirdiler. Aynı sene de ilk sezonlarında renk kattıkları TBBL'ye yükseldiler.

Sene başında transferde doğru işler yaptıklarını şimdi daha iyi anlayabiliyoruz. Çok ciddi sakatlık geçiren McBride'ın transferi ciddi bir kumardı; ancak kazançlı çıktılar, Larkins ligin en iyi performans geçiren oyuncularından, Nihan çok iyi bir sezon geçiriyor ve kaptan Burcu da takıma çok ciddi katkı veriyor. Sezon başında kendileri sezonu nerede bitirmeyi hedefliyorlardı, bilmiyorum; ancak kendi sahalarındaki müthiş atmosferleri ve oynadıkları iyi basketbol onları ikinciliğe kadar taşıdı.

Samsun, pota altındaki üç yabancısından çok iyi verim alıyor ve pota altında rakipleri kim olursa olsun üstünlük kuruyorlar. Hücumda da bir Mersin kadar olmasa da zaman zaman keyif veren basketbolları da mevcut olunca, şampiyonluğun önemli adaylarından biri haline geldiler.

Ceyhan'ı bir kere izlediğimden çok yorum yapamayacağım. Çok inişli çıkışlı bir grafikleri vardı, sürpriz galibiyetler aldılar, aynı şekilde sürpriz yenilgiler de. Ayrıca, sezonun ilk kısmında çok iyi performans gösteren Latta'yı kaybetmeleri de onlar adına en büyük olumsuzluklardan biri oldu. Piekarska'yı takıma katıp gerçek bir beş numarayla oynamaları ise sezon başladıktan sonraki isabetli hamleleriydi. Bu da onları ancak 7. sıraya taşıyabildi. Gülşah Akkaya'nın da takıma seviye atlattığını söyleyemeyiz. Zaten seride de 2-0'dan dönmeleri çok zor. Aslında bu sezon Asena Yalçın, Tuğçe Canıtez gibi genç oyuncularına şans verebilseler, önümüzdeki sezonlar için iyi bir gelişme olurdu; ancak bu oyuncular pek fırsat bulamadı.

Mersin Büyükşehir Belediyesi (3) - Tarsus Belediye (6):

Mersin en önemli hamlesini sene başında Ceyhun Yıldızoğlu'yla anlaşarak yaptı ve oyuncu kadrosu olarak geçen senelerden kesinlikle daha iyi olmamalarına rağmen takım oyunundan harika örnekler vererek normal sezonda 3. sırayı kaptılar. Öncelikle, Yıldızoğlu maçları 9-10 kişilik rotasyonlarla oynayarak oyuncularına diri tutuyorlar ve böylece en önemli silahları olan presle şampiyonluk yolundaki rakipleri Galatasaray ve Samsun'u 30 top kaybı yapmaya bile zorlayabiliyorlar. Hücumda ise çok büyük yıldızlara sahip olmamalarına rağmen ligin en yüksek set temposu olan takımı olduklarından başarılı oluyorlar.

Tarsus da sadece bir kere izleyebildiğim bir takım. Normal sezonu ne negatif ne de pozitif anlamda bir sürprize imza atmadan tamamladılar. Play-off'ta Mersin'e karşı sürpriz yapmaları da zor duruyor. Aslında Davenport, Dickson, Taum Brown gibi iyi yabancılara sahipler; fakat Türk oyuncularından pek de iyi katkı aldıklarını söyleyemeyiz. Saynur Tozlu, Tuğçe İnöntepe, Burcu Erbaş gibi büyük kulüplerin altyapılarında yetişmiş genç oyuncular da bu sezon kendilerini pek gösteremediler. Gerçi, çok fazla şans bulduklarını da söyleyemeyiz.

Mersin 1-0 önde başladığı seriyi 3-0 ya da 3-1'le geçecektir tahminimce.

Oynanan maçlar üzerine de bir şeyler karalayayım. Açıkçası, Panküp'ün bu kadar kolay teslim olacağını düşünmüyordum; ama Fenerbahçe 37 sayı farkla güle oynaya kazandı maçı. Panküp ben de hayal kırıklığı yaratmaya devam ediyor, bakalım serinin devamında ya da Türkiye Kupası'nda başarılar elde edebilecekler mi?

Diğer seride ise, Galatasaray Beşiktaş'ı Harper'ın oynamadığı maçta rahat mağlup etti. Kadrolar arasında ciddi bir kapasite farkı varken, Beşiktaş'ın seriyi 2-0'dan çevirmesi zor görünüyor. Galatasaray'da bir yükseliş olduğu kesin, en azından şutlar görmeye başladı. Ayrıca, cocah Okan Çevik'in Yasemen Saylar'a yine rotasyonda yer vermesi olmulu bir hamleydi. Bahar Çağlar ise kenarda oturmaya devam ediyor, keşke bir sezon daha Ceyhan'da oynasaydı diyorum bazen.

Ginobili Döndü

Sonunda Emanuel Ginobili parkelere döndü. Ayak bileğinden yaşadığı sorunlar nedeniyle bir türlü istikrarlı şekilde sahada kalamayan Ginobili, playofflara az bir süre kala dönüş yaptı. Geçen yılın en iyi 6. adamı olan Ginobili, bu yıl bu ödülü kazanamayacak ama Greg Popovic veya kendisnin bunu pek takmadığı kesin. Playofflara sağlıklı girmesi şuan için herşeyden önemli Ginobili'nin. Çünkü San Antonio Spurs'ün en kilit oyuncularından biri ve eğer bir şampiyonluk daha kazanmak istiyorsa Spurs, Manu Ginobili'nin sahada olması gerekiyor.

28 Mart 2009 Cumartesi

Nereden Nereye?


İlk yarıda büyük takımların korkulu rüyası olan ve Telekom, Fenerbahçe ve Beşiktaş gibi takımları yenen, Galatasaray maçı öncesi de rakip taraftara korku salan İzmir temsilcisi Aliağa ligin dibine demir atmak üzere. Oynadığı son 12 maçta sadece lig sonuncusu CASA'yı yenebilen Aliağa'da işler iyice kötüye doğru gidiyor.

Yaptığı transferlerle herkesin sürpriz yapabilecek takım olarak gördüğü Aliağa, ilk yarıda bunu bir nebze gerçekleştirmişti. Şampiyonluk yolundaki takımlara önemli darbeler vurduktan sonra Bergersen'in sakatlığı sonrası yabancı değişimi sonra da Fatih'in sakatlık ve ceza problemleriyle iyice krize giren Aliağa, düşme yolundaki en güçlü aday olarak gösteriliyor. İlk yarıya bakıyoruz, ikinci yarıya bakıyoruz ve nereden nereye diyoruz hep beraber.

Euro Stars

Eskiden gazete ve dergilerde küpürler vardı. Bunları doldurup belli adreslere gönderir, yıldızlar karması için oyuncu seçerdin. O zamanlar bu küpürler çok ilgimi çekerdi. Aklıma geldi de gece gece araştırayım dedim en son ne zaman yapılmış falan diye. Euro Stars dediğimiz olay sadece 4 sene sürmüş. 1996 ile 1999 arasında yapılmış sanırım. Daha öncesi bu şekilde var mı bilemiyorum açıkçası. Bilenler varsa bana da iletirse sevinirim. Daha öncesini ben de şu şekilde buldum. Hazırlık maçları şeklinde yapılmış organizasyonlar. Avrupa Karması ile Real Madrid oynuyor mesela.

Bu organizasyonun ilki İstanbul'da yapılmış 96'da. David Rivers Olympiacos forması giyerken MVP seçilmiş. Asvel'li Delaney Rudd üç sayı yarışmasını kazanmış. İbrahim Kutluay, Orhun Ene ve Naumoski de o maçta forma giymiş.

Diğer bilgilere şuradan ulaşabilirsiniz.

Hazır böyle bir yazı yazmışken bu sene kendime göre seçtiğim kadroları da paylaşayım. Şunu da belirteyim ki bunları yazarken çok zorlandım çünkü batı diye birşey kalmamış neredeyse.

Doğu: Earl Calloway, Theo Papaloukas, Carlos Arroyo, Dimitris Diamantidis, Ramunas Siskauskas, Gordan Giricek(isimden dolayı ve uzun çok olduğundan dolayı Mirsad'ı alamamamdan dolayı), Lior Eliyahu, Erazem Lorbek, Mike Batiste, Nikola Pekovic, D'or Fischer, Nikola Vujcic

Batı:
Terrell McIntyre, Pablo Prigioni, Sani Becirovic, Immanuel McElroy, Igor Rakocevic, Juan Carlos Navarro, David Hawkins, Ersan Ilyasova, Felipe Reyes, Ksistof Lavrinovic, Boniface Ndong, Tiago Splitter

27 Mart 2009 Cuma

Mr G. Frene Basacak mı?


Mr G.'nin bu sezonki performansı tek kelimeyle müthiş. (27.25 sayı, 6.5 ribaund, 5.8 asist) Şimdi ise seveninin hiç de az olmadığı bir camiaya karşı oynayacak. Ve o insanları üzmek için oynayacak. Bakalım üzecek mi Galatasaray taraftarını Fitch? Hazır bu kadar zor durumda yakalamışken.

Üstteki fotoğraf ise Gerald Fitch'in Galatasaray formasıyla sakat sakat çıktığı ve kazandırdığı Banvitspor maçına ait. O zamanlar disiplinsiz ve takımı için birşey yapmayacağına inanılan Fitch'in bu fedakarlığı büyük beğeni kazanmıştı. Hala tartışılıyor aslında "Kalsa mıydı gitse miydi? Tekrar gelsin mi? Disiplinsiz mi değil mi? Büyük oyuncu mu küçük takımların büyük oyuncusu mu?" diye. Ben ise oyununu sevmekle beraber disiplinsiz olduğunu düşünenlerdenim malesef.

O Salondan Böyle Çıkılır


Siena'm Pana'yı binlerce seyirci önünde yenmiş. Saha avantajını eline geçirmiş. Final Four'a yaklaşmış. Daha ne ister bu gönül. Bir de iddaam tutsaydı çok güzel olacaktı. McIntyre için parantez açmam gerekecek ama onu ayrı bir yazıda anacağım. Daha önce de dediğim gibi Avrupa'nın 1 numarası, daha doğrusu 1 numaralı 1 numarası. Her yönden bir numara yani. Biraz geç tanımış olsak da onu, çok memnunuz çok.

Panalılar çok üzülmüştür eminim. Heleki ezeli rakipleri Olympiacos turu geçmeye yakınken çok daha fazla üzülmüşlerdir. Tabiki birşey bitmedi ama avantaj Siena'da diyebiliriz.

Maç sonucundan önemli detay. İddaa kuponunda da yazmıştım ama böyle olacağı aklımın ucundan geçmezdi. Bu sezon oynadıkları dördüncü maç da 5 farkla bitti. Bu kadar olur yahu.

26 Mart 2009 Perşembe

Domercant Gerçeği

Bazı oyuncular vardır; ne kendi takımında istersin, ne de karşılaştığın rakipte olmasını istersin. Henry Domercant da bu isimlerden birisi. Günü gününe tutmayan bir yıldız. Yıldız diyorum çünkü özel bir oyuncu. Bundan bir kaç yıl önce Karşıyaka'nın bulup getirdiği yıllar geçtikçe çok daha iddaalı takımlarda forma giyen bir oyuncu Domercant. Önce Efes Pilsen, sonra Olympiakos, daha sonra Dynamo Moskova ve şimdi Siena. Takımların kaliteleri her geçen yıl artıyor. Ama Domercant, kendini Avrupaya ispat etmesine rağmen bu yıl Euroleague de zorlanıyor. Tabi bir türlü atlatamadığı sakatlıklarda performansını düşüyor muhtemelen. İki ucu keskin bıçak. Türkiye liginde uzun süre kalan Domercant'i tüm basketbolseverler çok özledi. Kim bilir belki gelecek sene Türkiyede onu izleme fırsatı tekrar yakalarız.

Savunma Nerede?

Bir Kyle Korver klasiği. Nba'in bileği en düzgün oyuncularından ve 3 sayılık atma konusunda uzman sayılır. Ama savunma denildiğinde akla gelmediği kesin. Bu fotoğrafta herşeyi özetlemiş. Korver, hücum yönünde çok önemli bir silah olmasına rağmen, yapamadığı savunma ile yıllardır bir bench oyuncusu dışına asla çıkamadı. Bundan sonrada savunmasını geliştirip, bir Nba takımının ilk 5 oyuncusu olur mu? Zor...